Archive for the ‘Market Markalı Ürünler’ Category
Her Market Bir Üretici Mi?
Perakendeciyi ‘Özel’ Yapan Markasıdır
Hem toplam cirodaki payı hem de ürün çeşitliliği artan ‘private label’ (özel markalı) ürünler, giderek büyük gelişmeler gösteriyor.
Üreticiyi reklâm, pazarlama, stok, gibi maliyetlerden ve problemlerden kurtaran, tüketici bilincine bağlı olarak gittikçe gelişen ve büyüyen ‘özel markalar’ (Private Label), perakendecilerin son yıllardaki gözdesi hâline geldi…
Dünyada ve Türkiye’de son 15 yılda hızla gelişen bu pazara tüm firmalar stratejilerini değiştirerek Private Label (Özel Markalı Ürünler) bölümlerini kuruyor. Hem toplam cirodaki payı hem de ürün çeşitliliği artan ‘private label’ (özel markalı) ürünler, giderek büyük gelişmeler gösteriyor. Türkiye’de düne kadar belli başlı marka olmuş firmalar Private Label kavramına sıcak bakmıyorlardı. Bugün ciroları etkileyecek derecede artan ‘Özel Markalı Market Ürünler’ hem üreticilere hem tüketicilere hem de perakendecilere kazandırıyor. Gelişmeler bu şekilde olumlu olunca da kıyasıya bir marka rekabeti yaşanıyor. Özel marka üretimi, firmalara da pazarda atıl kapasite sorununu ortadan kaldıran ciddi avantajlar sağlıyor.
Dünyada ve Avrupa’da Durum
Geçtiğimiz yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de özellikle ekonomik krizle beraber hızla büyüyen market markaları pazarının, markalı ürünleri bir hayli zorladığına tanık oluyoruz. Nitekim markalı ürünler yaptıkları kampanyalarla bu pazarın büyüme hızını kesmeye çalışıyorlar. Ancak ülkemizde olduğu gibi dünyada da market markalarının payı hızla büyüyor. ACNielsen’in 36 ülkede ve 80 kategoride paketli tüketim ürünlerini inceleyerek yaptığı araştırmada, tüketicilerin değer bazında toplam harcamalarının yüzde 15’ini market markalarına yaptıkları saptandı. Araştırmaya göre market markası satışlarının yüzde 95’inden fazlası Avrupa ve Kuzey Amerika’da gerçekleştiriliyor. Avrupa yüzde 22 ile en fazla payı alırken, Kuzey Amerika ise yüzde 16 ile 2. sırada yer alıyor. Market markası satışlarında en yüksek paya sahip ülke ise yüzde 38’lik oran ile İsviçre.
ACNielsen’in araştırmasında, market markalarının üretici markalardan ortalama yüzde 31 daha ucuz olduğu ortaya konuldu. Ülkeden ülkeye ve kategoriden kategoriye değişen bu oran, örneğin Polonya’da yüzde 50 iken Hong Kong’da sadece yüzde 10. Avrupa ülkeleri ise market markaları ve üretici firmaların markaları arasındaki fiyat farkının en büyük olduğu ülkeler olarak göze çarpıyor.
ACNielsen’in 36 ülkede yürüttüğü araştırmanın genelinde ürün kategorilerine baktığımızda temel gıda ürünleri, kâğıt ürünleri, plastik torbalar ve alüminyum folyo, streç film gibi kategoriler market markası satışlarında en büyük paya sahip olan ürünler olarak öne çıkıyor. Türkiye’de 13 zincir mağazanın verisinden yararlanarak oluşturulan rapora göre ise tüm kategoriler içerisinde kâğıt ürünleri yüzde 32’lik payla en yüksek market markası payına sahip kategori. 11 milyar dolarlık yiyecek kategorisinde ise, market markalı hazır yiyecekler yüzde 51, sütler yüzde 44’lük satış payına sahip. Türkiye’ye baktığımızda bu oranların daha düşük olduğunu görüyoruz. Örneğin Türkiye’de market markalı paketli sütlerin satış payı sadece yüzde 13 civarında kalıyor.
Kategori seviyesinde bakıldığında en büyük fiyat farkının yüzde 40’ın üzerinde bir oranla kişisel bakım ve sağlık ürünlerinde gerçekleştiği, öte yandan en düşük fiyat farkının ise gıda ürünlerinde olduğu görülüyor. Araştırmanın en ilginç sonuçlarından biri ise bazı market markalı ürünlerin fiyatlarının üretici markalı ürünlerle aynı veya daha pahalı olması, Bu trendin arkasında yatan en önemli sebeplerden biri, perakendeciler tarafından önceden stratejik olarak belirlenen yüksek kalitede premium markalı ürünler ve bu ürünlerin mağazanın özel bir yerinde hazırlanan özel satış noktalarında sunulması. Diğer faktörler arasında ithal kaynak kullanılması, paket büyüklüklerinde farklılıklar, üretici firmaların sık sık promosyon yaparak fiyatlarını aşağıya düşürmeleri sayılıyor.
Türkiye’de Durum
Retailing Institute ve HTP Araştırma ve Danışmanlık Şirketi tarafından bu yıl dördüncüsü çıkarılan ‘Özel Markalarda Son Trendler Raporu’nun verilerine göre 2002 yılında bir önceki yıla göre yüzde 69 büyüyerek atağa kalkan özel markaların (private label) büyüme hızı 2003’te yüzde 39’a, 2004’te ise yüzde 33.5’a geriledi. Bu genel performans içinde ürün kategorilerinin gelişiminde farklılıklar göze çarpıyor. Bir önceki dönemde en fazla büyüyen kategori gıda iken, 2004’te yerini kişisel bakım ürünlerine kaptırmış durumda. 2004 yılında kişisel bakım ürünleri nominal anlamda yüzde 45.9, reel anlamda ise yüzde 35.9 büyüdü. 2003 yılında özellikle markalı temizlik ürünlerindeki düşük fiyatlama politikası ile daralan temizlik ürünleri 2004’te ufak bir düzelme gösterdi. Özel markalı ürünlerdeki yüzde 33.5’lük büyümenin pazar payına katkısı 0.4 puan. Yani özel markaların toplam günlük tüketim ürünleri alımları içindeki payı 2003’te yüzde 2.3 iken 2004 yılında yüzde 2.7’ye yükseliyor. Kişisel bakım kategorisinin belirgin büyüme performansı özel markalı kişisel bakım ürünlerinin toplam kişisel bakım ürünleri pazarı içindeki payını yüzde 2.9’dan yüzde 3.8’e çıkardı.
Tüketicilere sorulan sorular baz alındığında özel markaların genel imajı 2003 yılı ile aynı doğrultuda gelişti. Özel markalar, fiyatının uygunluğu ile konumlanmaya devam ediyor. Diğer bütün ürün özellikleri açısından üretici markaları, tüketicilerin büyük bir bölümüne göre daha üst düzey kabul ediliyor. Geçen yıldan bu yıla özel marka algılamasında çok küçük miktarda da olsa artan tek imaj unsuru ürün çeşitliliği. En fazla puan kaybedenler ise ‘güvenilir ve sağlıklı ürün olması’ ve ‘her alındığında aynı kalitede olması’. Sektör adına üzücü bir veri ama araştırmaya göre, güven ve kalite unsurlarının tüketicilere doğru yansıtılması ve bu ürünlerin birçoğunun aslında ne kadar önem verilerek yapıldığının son kullanıcıya anlatılması özel markalar için sorun olmaya devam ediyor. Bu aşılması zor bir sorun çünkü özel markanın ruhu gereği tanıtım ve marka bağlılığı yaratacak diğer maliyet gerektiren faaliyetlerden kaçınılır. Fakat henüz yeterli tüketici bilincinin oluşmadığı ülkede bir marketin sunduğu özel markanın düşük kalitede olması, tüketiciye ‘bu markasız ürünlerin hepsi böyle’ şeklinde aksedebiliyor. Sevindirici gelişme ise tüketicilerin 2003 yılına göre özel marka kalitesinin bir zincirden diğerine değiştiğine daha fazla dikkat etmesiydi. Farklı zincirlerin özel markaları arasındaki farklılık algılaması, önceki yıla göre artarak yüzde 66.5 seviyesine ulaştı. Bu iki açıdan çok güzel bir gelişme. Birincisi üst düzeye yakın kalitede ve çok uygun fiyatlı, prestijli bir private label ürün, öylesine üretilen ve çok kötü olan başka private label’ların olumsuz etkisini daha az hissediyor. Türkiye’deki tüketiciler, Metro’dan, Bim’den, Tansaş’tan ve benzeri perakendecilerden aldıkları private label’ların belli bir kalitenin üzerinde olduğunu artık anlamaya başladılar. İkincisi de bu ayırt etme seviyesinin artması özel markaların zincir imajına katkısının arttığına işaret ediyor.
Perakendeci Boyutu
Private label sunan perakendeciler, artık sadece ‘yapmış olmak için’ ürün imal ettirmiyor. Fiyat ve kalite avantajıyla farklılık yaratan perakendeciler, private label’da başarı sağlıyor. Private label’ın cirolara sağladığı katkının yanı sıra duygusal bir bağ sağladığı da bir gerçek. İyi bir private label keşfetmenin tatmin duygusu, sadece tasarruf yapmakla sınırlı değil. Bu o marketin sizi düşündüğü, para kazanmanın yanı sıra tüketici yararına birşeyler yaptığı izlenimini yaratıyor. Private label’ların tanıtımı için reklâm yapılmıyor zaten yapılması da mantığa aykırı. Daha çok arkadaş ve akraba tavsiyeleri etkili oluyor. Bu tavsiyeleri yapanlar için tavsiye ettiği ürünün beğenilmesi de, kişinin markete bağlılığını artıran önemli bir etken.
Her geçen gün çeşit sayısını artıran perakendeciler, bakliyat, yağ, kola, reçel, kahve, çikolata, süt, gofret, yumuşatıcı, margarin, un, sucuk, çay, peçete ve deterjan grubu gibi pek çok ürün çeşidi sunuyor. Private label, o zincirin ismiyle de üretilse, değişik bir marka ismiyle de üretilse o ürünün kalitesiyle ilgili öncelikli sorumlu ürettiren perakendeci. Kendi rafına koyduğu bir peynirin son kullanma tarihi veya paketindeki bir delikle ilgili sorumluluk alır ama kalite konusunda genellikle top üreticiye atılır. Fakat kendi markasıyla bir ürünü satan perakendeci, gelecek her türlü şikâyeti kendisi üstlenecektir. Bu da private label ürünün sanıldığı gibi düşük kalite değil, prestij göstergesi olduğu için mutlaka fiyatıyla uygun oranda olabilecek en iyi kalitede olması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Sevindirici olan da Türkiye’deki ulusal yerel zincirlerin çoğunun bunun bilincinde olması ve özel markalı ürünlerin kalitesinin her gün yükselmesi.
Private Label Ürünlerinin Dünyada ve Türkiye’deki Durumu
Ürün Kategorileri | 2003 vs.2002 Büyüme (%) |
2004 vs.2003 Büyüme (%) |
2005 vs.2004 Büyüme (%) |
2006 vs.2005 Büyüme (%) |
Gıda | 47.3 | 35.2 | 58.6 | 25.0 |
Kişisel bakım ürünleri | 29.3 | 45.9 | 38.1 | 11.9 |
Temizlik ürünleri | -2.6 | 8.3 | 36.9 | -3.6 |
Diğer ürünler | 128.1 | 21.9 | 5.2 | 12.5 |
Toplam | 39.0 | 33.5 | 54.5 | 21.7 |
Eyl. 05-Ağus.06
|
Değişim
|
|
Ürünler |
%
|
(%)
|
Bakliyat |
26.7
|
-0.4
|
Kağıt Ür. |
21.3
|
2.6
|
Süt |
18.0
|
3.9
|
Yoğurt |
17.5
|
-8.1
|
Peynir |
14.4
|
0.3
|
Ticari Kanallar |
Eyl 02 – Ağu 03
(%) |
Eyl 03 – Ağu 04
(%) |
2004 vs.2003 değ.
(%) |
Eyl 04 – Ağu 05
(%) |
2005 vs.2004 değ.
(%) |
Eyl 05 – Ağu 06
(%) |
2006 vs.2005 değ.
(%) |
Hiper,zincir ve süpermarket | 34.3 | 28.8 | -16.1 | 25.5 | -11.6 | 23.2 | -8.8 |
Toptancı | 1.1 | 0.4 | -60.8 | 0.3 | -25.2 | 0.2 | -24.4 |
İndirim mağazası | 56.3 | 64.0 | 13.7 | 69.5 | 8.7 | 71.0 | 2.1 |
Diğer | 8.3 | 6.8 | -18.2 | 4.7 | -31.2 | 5.5 | 18.5 |
Discount Marketlere Örnek:Aldi
Albretch kardeşler, satmayan ürünü hemen kaldırarak, reklam yapmayıp böylece masrafları kısarak, taze ürün satmayarak ve perakende dükkânlarının boyutlarını mümkün olduğunca küçük tutarak kendi tarzlarını yarattılar. 1960 yılına gelindiğinde yaklaşık 300 dükkâna sahipken, sigaraların yerleriyle ilgili yaşadıkları bir tartışma neticesinde iki kardeş yollarını ayırdı. 1962 yılında markalarının adı “Aldi idi. 1966 yılında iki grup, finansal ve hukuksal olarak tam anlamıyla ayrıldılar. Buna karşın bazı ev markalarında veya bazı görüşmelerde tek bir girişim gibi görüldükleri durumlar da mevcut.
Aldi adı, “Albrecht Discount“ ifadesinin kısaltmasından geliyor. Almanya merkezli bu süpermarket zinciri iki ayrı gruptan oluşuyor: Aldi Nord (Kuzey Aldi) ve Aldi Süd (Güney Aldi). Birbirinden bağımsız olarak yönetilen bu iki market, birçok yönüyle birbirinden ayrılıyor.
Bu iki grubun sahibi ve yöneticisi Karl Albretch ve Theo Albrecht kardeşler şu anda emekli olsalar da halen Almanya’nın en zengin adamları unvanına sahipler.
Aldi Almanya, 35 bölgedeki, 2 bin 500 dükkânı ile Kuzey ve Doğu Almanya’da hizmet veren Aldi Nord ve 31 bölgesel şirketi ile Batı ve Güney Almanya’da bin 600 dükkâna ulaşmış Aldi Süd’den oluşuyor. Uluslararası arenaya bakıldığında da, Aldi Nord Danimarka, Fransa ve Benelux ülkeleri ile İber Yarımadası ve Polonya’da faaliyet gösterirken, Aldi Süd Amerika, İrlanda, İngiltere, Macaristan, Avustralya, Slovenya’da hizmet veriyor. (Avustralya ve Slovenya’da Hofer adı altında faaliyet gösteriyor)
Aldi, şu anda dünya çapında 8 bin 200’ü aşkın şubesini yönetiyor ve sadece İngiltere’de her hafta yeni bir şubesi açılıyor. Aldi’nin ulusal ve uluslararası arenadaki en büyük rakiplerinden birisi ise Lidl.
Aldi, düşük fiyat politikasıyla biliniyor. Sloganları, “Daha akıllıca alışveriş”. Aldi, dükkânlarında hiçbir ekstra şeye yer vermiyor. Dekorasyon, süsleme gibi kavramlardan oldukça uzak olan Aldi şubelerinde ürünler çoğu zaman raflarda bile sergilenmiyor. Karton kutulardaki ürünler, müşterilerin kolayca erişebileceği şekilde konuluyor. Kalabalık saatlerde daha çok müşterilerle ilgilenen market çalışanları, müşteri yoğunluğunun azaldığı saatlerde ise daha çok temizlik, depolama gibi işlere bakıyor. Bu ve bunun gibi tasarrufa yönelik önlemler direkt olarak müşteriye “düşük fiyat” olarak yansıyor.
Aldi daha çok yiyecek, içecek, tuvalet kâğıdı gibi ev tüketimine yönelik ve ucuz ürünleriyle tanınıyor. Çoğu ürünü kendi markalarıyla satışa sunan Aldi’de marka çeşitliliği oldukça kısıtlı. Çoğu üründe ikiden fazla marka çeşidi bulunmuyor hatta genelde sadece bir marka yer alıyor. Bununla beraber, ürünle özdeşleşmiş bazı klasik markalar bulunabiliyor, örneğin Almanya’daki şeker markası Haribo gibi. Aldi haftalık özel indirimler de yapıyor. Bu özel indirimler, standart ürünlerin yanı sıra elektronik, bilgisayar gibi daha pahalı ürünler için de geçerli oluyor.
Aldi’nin ortalama mağaza metrekaresi bin-bin 500 metrekare. Yüzde 95’e varan oranlarda öz markalı olan azami 700 ürün taşıyor. Her zaman bulunmasa da oyuncak, kıyafet, çiçek ve hediyelik eşyalar da düzenli olarak indirime giriyor. Kampanyalı, “Special buy” ürünleri oldukça sınırlı sayıda ve sadece belirli bir zaman için oluyor ( genelde bir hafta için). Geçmişte Aldi’nin yaptığı bazı bilgisayar kampanyaları Almanya’da o kadar popüler olmuştu ki, tüm ürünler birkaç saat içerisinde tükenmişti.
Aldi genel olarak kredi kartı kabul etmiyor. Almanya’daki neredeyse tüm Aldi şubeleri haftanın 6 günü akşam 8’e kadar açık. Amerika’daki Aldi şubeleri ise genellikle sabah 9 ile 10 saatleri arasında açılıyor ve akşam 8 itibarıyla kapanıyor. Bu saatler hafta içi için geçerli. Cumartesi günleri akşam 7’de kapanan Aldi Amerika dükkânları, Pazar günleri akşam 5’te kapanıyor. Aldi, Amerika ve Avrupa’nın büyük bölümü de dâhil olmak üzere birçok ülkede ücretsiz plastik torba vermiyor. Aldi, müşterilerini kendi alışveriş torbalarını getirmeleri konusunda teşvik ediyor.
Aldi marketleriyle ilgili genel algı, düşük fiyata düşük kaliteli ürünler sattıkları ve buradan alışveriş yapan insanların başka bir marketten alışveriş yapamayacak kadar az gelirleri olduğu yönünde olsa da bu durum Aldi’nin kâr oranlarını pek fazla etkilemişe benzemiyor. Bununla beraber yavaş yavaş da olsa halk, Aldi’nin uygun fiyatlı ürünlerinin aslında kalitesiz olmadığını, bu konudaki ön yargıların gereksiz olduğunu keşfetmeye başladı. Bu keşifte imaj düzeltilmesi amacıyla hazırlanan bir dizi yemek kitabının da payı var. Bu yemek kitaplarındaki tariflerde sadece Aldi’den alınmış malzemeler kullanılmış.
Aldi, İngiltere pazarında halen küçük bir oyuncu olsa da (İngiltere’deki pazar payı yüzde 3’ten daha az) İngiltere’nin en iyi üniversitelerinden yönetim kademesini için asker toplamaya devam ediyor. Deloitte’e göre Aldi, 2008 yılı itibarıyla 58 milyar dolar ciroya sahip.
Çalışan kadın hızlı tüketti
Çalışan kadının yemek yapmaya fırsatı yok. Çalışmayana göre çalışan kadın hızlı tüketime yüzde 20 daha fazla harcıyor.
Gündüzleri toplantıdan toplantıya koşan, akşam ise evde çocuklarıyla ilgilenen çalışan kadının alışveriş tercihleri de farklı. Ipsos KMG’nin araştırmasına göre kadın çalışsa da çalışmasa da ev alışverişinden sorumlu. Ancak çalışan kadın çalışmayana göre hızlı tüketime yüzde 20 daha fazla harcıyor. Evde yemek yapmaya vakit bulamayan çalışan kadının attığı bu fark son dört yılın en yüksek oranı. En önemli neden ise alışveriş sıklığının artması. Çalışan kadının tercihi markalı ürünler. Çalışanın ev tüketimi harcamalarının yüzde 67’sini markalı ürünler, yüzde 6’sını ise market markalılar oluşturuyor. Çalışan kadınların neredeyse yarısı Marmara Bölgesi’nde yaşıyor.
Market tercihini Migros’tan yana kullanarak BİM’i seçen çalışmayan kadından ayrışan çalışan kadının kişisel bakım kategorisinde yaptığı harcamalar da daha fazla. Çalışmayana kıyasla tuvalet kâğıdı, mendil gibi kâğıt ürünlerine ayırdığı harcama payı yüzde 10, saç ürünlerine yüzde 13 daha fazla iken, vücut bakımına harcanan para yüzde 38’e çıkarak daha da belirginleşiyor.
Çalışan kadının harcamalarının %67’si markalı ürünlerden. Kâğıt ürünlerine %10, Saç bakımına %13, Vücut bakımına %38 çalışmayandan daha fazla harcıyor.
MARKA VE MARKET MARKALI ÜRÜNLER
Marka bir veya bir grup üretici ve/veya satıcının mal ve hizmetlerini belirlemeye, tanıtmaya ve rakiplerininkinden ayırıp farklılaştırmaya yarayan isim, terim, sözcük, simge (sembol), tasarım, işaret, şekil, renk veya bunların çeşitli bileşenleridir.
Ülkemizde ilk defa 1871 yılında Alamet-i Farika Nizamnamesi ile düzenlenen marka mevzuatı, 1965 tarihli 551 sayılı Markalar kanunu ile devam etmiş ve bununda yerine 27.06.1995 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girmiştir. Günümüzde ise marka tescil işlemleri 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 4128 sayılı Kanun ve Yönetmeliklere göre Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılmaktadır.
556 sayılı KHK’de marka; “Bir işletme mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içermektedir.”
Ticaretin başlamasıyla bir malın, bir ürünün diğerlerinden ayırt edilmesi gerekliliği de doğmuştur. Zamanla bazı ürünlerin taşıdıkları özellikleriyle rakiplerinden ayrılmaya, aranılır olmaya başlaması, bu ürünlerin kolay ayırt edilmesi gerekliliğini, üzerlerine bazı işaretler koyma zorunluluğunu getirmiştir. Markaların sembollerle gösterilmesine özellikle okuryazar kitlenin çok az olması neden olmuştur.
Marka kavramı bugünkü modern kullanımından asırlar önce ortaya çıkmıştır. Yunanlılar, Romalılar ve bunlardan önceki toplumlar ürünlerini satabilmek için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Bu dönemlerde satıcılar dükkânlarına ne tür ürünler sattıklarını simgeleyen resimler asmaktaydılar. Ancak, marka isimleri ilk olarak 16. yy başlarında ortaya çıkmıştır.
Marka kullanımını alıcılar, satıcılar, aracılar ve toplum açısından çeşitli faydalara sahiptir. Müşteriler açısından da birtakım faydalar sağlamaktadır. Alışverişin daha etkili ve verimli yapılmasına yardımcı olur. İyi bilinen markalar bir kalite göstergesidir ve tüketiciler hiçbir kontrolden geçirmeden, kalitesinden emin oldukları markalar için daha fazla ödemeye hazırdır.
Markalamanın firmalara sağlamış olduğu avantajlar şu şekilde sıralanabilir. Firmaların ürünlerini rakip firmaların ürünlerinden farklılaştırmalarını kolaylaştırmakta, reklâm ve promosyon stratejilerine yön vermektedir. Belirli bir markanın promosyonu ile firmalar pazarı kontrol edebilmekte veya pazar paylarını yükseltmektedir. Taklit, kopya vb. haksız rekabete ve de yeni rakiplerin piyasaya girmesine karşı korunma sağlar.
Toplum açısından markalamanın aleyhine ve lehine görüşler vardır. Aleyhine olanlar, markanın özellikle homojen ürünlerde gereksiz ve gerçek dışı ürün farklılaştırmasına yol açtığını, reklâm, ambalaj vb. gibi maliyetleri arttırdığını öne sürmektedir. Buna karşılık, marka, fiyatlarda kârlılık sağlayabilir, ürünlerin kalitesinin iyileşmesine ve işletmelerin taklitlerden korunmak için daha çok yenilik yapmalarına yarayabilir.
Marka değeri ise 1980’li yılların sonlarına doğru ortaya çıkmış pazarlama yönetiminde bir araç olarak kullanılması 1990’lı yıllarda yoğunluk kazanmıştır. Marka değeri, “markanın, marka ismi olmadan kazandırdığı satış hacminden daha fazlasını kazandıran, markanın müşterileri, kanal üyeleri ve aile kurumlarının davranış ve çağrışımları bütünü” olarak tanımlanmaktadır.
Marka değeri kavramı günümüz pazarlamasının en önemli ve popüler konularından biridir. Bu popülerlik iki farklı sebebe dayanmaktadır. Finansal-ekonomik perspektif ile müşteri esaslı görüş arasında bir ayrım vardır. Finansal-ekonomik görüşe göre marka değeri, markanın finansal değeri olarak görülür ve şirket bilânçolarında yer alır. Müşteri esaslı görüşte ise marka değeri, markanın tüketici davranışları üzerindeki ayırt edici etkisi olarak görülür.
Marka değeri oluşturmak, marka oluşturmanın önemli bir parçasıdır. Marka değerinin yüksek olması daha yüksek tüketici tercihi ve satın alma anlamına gelmektedir. İyi yönetilmiş markalar için geleneksel ürün yaşam eğrisinin söz konusu olmadığı düşünülmektedir.
Market markaları ise perakendeci firmaların kendi isimleri ile oluşturdukları markalardır. Ülkemizde zincir mağazalarının sayılarının artmasıyla beraber market markalı ürünlerin sayısında da son yıllarda gözle görülür bir artış meydana gelmiştir.
Market markalı ürünler gıdadan temizlik ürünlerine, kozmetikten kişisel bakım ürünlerine kadar çok çeşitli ürün gruplarında görülmektedir. Bu ürünlerin hem perakendeci firma açısından hem de müşteri açısından çeşitli avantajları bulunmaktadır. Müşteriler açısından market markalı ürünlerin en önemli faydası fiyatının diğer markalı ürünlere göre daha ucuz olmasıdır. İşletmeler açısından da reklam gibi çeşitli maliyetleri bulunmadığı için hem rakipleriyle fiyat avantajına sahip olma hem de kârlılık oranını yükseltme şansı elde etmektedir.
Avrupa’nın birçok ülkesinde market markalı ürünlerin toplam satışlar içerisindeki oranı önemli oranlara ulaşmıştır. Örneğin İngiltere ve İsviçre’de yüzde 44, Almanya’da yüzde 27, İtalya’da ise yüzde 26 seviyesindedir. Ülkemizde market marklı ürünlerin durumuna bakıldığında ise toplam içerisindeki oranının yüzde 10 civarında olduğu görülmektedir. İstatistiklerle ilgili en dikkat çekici rakam ise market markalı ürünlerin her yıl yüzde 25 oranında büyüme göstermesidir.
Markalar, önemli bir kısmı reklam olmak üzere çok çeşitli iletişim kanalları aracılığı ile müşterilerin zihninde kendilerine önemli bir yer edinmektedirler. Buna rağmen market markalı ürünler hızla büyümeye devam etmektedir. Müşteri sunulan avantajlar ve perakendeciye sağladığı getirilerin önemi anlaşıldıkça raflarda göreceğimiz market markalı ürünlerin sayısı artacaktır. İşletmeler de bu büyüyen pazar içerisinde kendilerine uygun bir konum bulmak durumundadırlar.
Kaynak – Dursun YENER