Archive for the ‘Market’ Category
Toptancılar da Ramazan fırsatçılarına karşı
Marketlerin ramazan paketleri hazır
Real Ramazan Erzak Paketleri
Her Market Bir Üretici Mi?
Besi çiftliği kuran Uyum eti yüzde 20 ucuz satacak
İstanbul’da faaliyet gösteren gıda perakendecisi Uyum Gıda, 5 bin büyükbaştan oluşan hayvan çiftliği kurdu.
Marketlerinde sadece kendi etlerine yer verecek olan Uyum Gıda, eti yüzde 20 daha az satacak. Uyum Gıda Genel Müdürü Sait Koç, Türk damak tadına en yatkın büyükbaş hayvanların Güney Amerika’da bulunduğunu söyleyerek, “Bölgeden küçük olarak getirdiğimiz hayvanları burada büyütüp kesimhanede satışa sunulacak şekilde hazırlıyoruz. 16 Haziran’da ilk kesimimizi yaptık. Etler yüzde 20 daha uygun fiyata satılacak” dedi.
Koç, ileride küçükbaş hayvan işine de girmek istediklerini kaydetti. Site ve ofislerin İstanbul’da hızlı geliştiğini anlatan Sait Koç, şunları söyledi:
Sitelerde mağaza açıp büyüyecek
“İstanbul faaliyet alanımız. Geleneksel kanalların daralması ve site gibi alanların çoğalması bizi bu yönde bir karara teşvik etti. Rakiplerimizden farklı olarak site konseptinde büyüyeceğiz. Çeşitli sitelerle yaptığımız anlaşmalarla mağaza açacağız.”
Kasımda hisselerinin yüzde 30’unun halka arz edildiğini hatırlatan Koç, “Kasamıza 52.5 milyon TL girdi. O dönem 33 mağazaydık. 6 ayda 3 mağaza daha açtık. Arzdan elde ettiğimiz parayı mağazalaşmaya harcayacağız” dedi.
Hadim AVM 34. mağazasını Bursa’da açıyor
Market Satın Almalarında Tam Gaz
Ülker’in Şok’u almasının ardından perakende sektörü hareketlendi. Sektörde yeni satın almalar da bekleniyor. Perakende sektörünün önemli isimlerinden Makro Marketleri Başkanı Şeref Songör, Ülker’in Şok’u satın almasını ’sektörün gelişimi için organize ve modern perakende olma yolunda değişim sürecini tamamlama yönünde bir adım’ olarak değerlendirdi. Songör, yerel marketlerde de inorganik büyümelerin yaşanacağını ifade etti.
Satın almaların devamı gelir
Söz konusu satışın tamamen ticari bir faaliyet olduğunu kaydeden Songör, rekabet açısından bir tehlike oluşturmadığını söyledi. Songör, “Ülker sadece Şok’tan ibaret değil. Toptan satışta da var. Bunun dışında daha önce BİM’de de ortaklığı vardı ve hiçbir sorun olmamıştı” dedi. Sektörde satın almaların hızlanarak devam edeceğini ifade eden Songör, genellikle büyük firmaların küçük ölçekli zincirleri satın aldığını ancak, büyük firmalar arasında da konsolidasyonun başladığını belirtti. Bu süreçte Migros’un tavrının da önemli olduğunu kaydeden Songör, Migros’un hala sektörde belirleyici pozisyonda olduğunu sözlerine ekledi.
Migros hala belirleyici
Benzer hareketliliğin yerel zincirlerde de yaşandığını dile getiren Şeref Songör şöyle konuştu: “Türkiye büyüyen bir ekonomi. Yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları ile yeni yerleşim alanları ortaya çıkıyor ve yeni hizmet alanları oluşuyor. Ancak yine de organik büyümede artık 10 yıl öncesinin rahatlığı yok. Bu nedenle küçük zincirlerde de inorganik büyüme kaçınılmaz görünüyor.” Kendilerinin de Makro Marketleri olarak yakın zamanda Karadağlar’ı satın aldığını hatırlatan Songör, inorganik büyüme konusunda çalışmalarının sürdüğünü ifade etti.
Yabancılar Türkiye’ye koşuyor
Avrupa ve dünya pazarlarında düşen alışveriş harcamaları ile tıkanan uluslararası perakendeciler gözünü Türkiye’ye çeviriyor. Carrefour’un en büyük rakibi Fransız perakende devi Auchan ve Alman indirim market zinciri Lidl da rotasını Türkiye’ye kırdı. Fransız perakendeciler, özellikle Carrefour’un Türkiye’de olumlu sonuçlar almasını referans kabul ederek Türkiye pazarındaki yerel zincirleri inceliyor. Auchan sahip olduğu 574 hipermarket ve 747 süpermarket ile 2010’da 41.1 milyar Euro ciro elde etmişti. Firmada 256 bin kişi çalışıyor.
Almanya’nın 27 ülkede 7 bin 200’den fazla mağazası ile hizmet veren discount devi Lidl’ın son olarak Bulgaristan pazarına girmesi sektörün uzmanları tarafından ’Lidl, Bulgaristan’dan sonra Türkiye’ye gelecek’ şeklinde yorumlanıyor. Firma 2008 yılında 59 milyar Euro ciro elde etmişti.
Kaynak: Zeynep Ceylan / Bugün
Perakendecilerin En Hızlıları Stratejileri
Ankaralı Canerler, İzmirli Pehlivanoğlu ve Konya merkezli Adese… Bunlar bölgesel perakende zincirleri arasında “en hızlı” olanlardan. Pek çok küçük yerel zincir onları örnek alıyor. “En hızlılar”ın sırrı ise uyguladıkları 6 temel stratejide gizli. “Kişisel hizmetler”, “ucuz fiyatlar”, “farklı tedarikçiler”, “uygun fiyatla alım”, “sürümden kazanma” ve “hız”… İşte onların başarı formülünün 6 altın kuralı. Tüm küçük bölgesel perakendecilerin hedefi bu 6 altın stratejiyle, tıpkı Canerler, Pehlivanoğlu veya Kiler gibi büyümek…
Canerler, tamamı Ankara’da bulunan 36 marketten oluşan bir bölgesel perakendeci. Müşteri ilişkilerinden bölgesel büyüme stratejisine, tedarik zinciri yönetiminden fiyatlandırmaya her alanda “hızlı balık” taktiklerini uyguluyor. Yıllarca aynı bölgede faaliyet gösterdiği için müşterilerini çok iyi tanıyor.
Kadınlar için yemek, çocuklar için resim yarışmaları organize ediyor. Mağazasında alışveriş yapanların özel günlerini kaydediyor. Eğer müşteri o gün markete gelmişse, doğum günü veya evlilik yıldönümünü kutlamayı ihmal etmiyor. Herkese hitap eden indirim günleri düzenliyor.
Sadece bu kadar da değil… Canerler’in tedarikçileriyle de ilişkisi genel olarak resmiyetten uzak. Alımlarını peşin ya da düşük vadeli yapıyor. Ürünlerinin yüzde 20’sini bulunduğu bölgeden sağlayan zincirin, temel pazarlama stratejisinin iki temel dayanak noktası var. Bunlardan ilki özellikle gıda ürünleri kategorisini rekabetçi fiyatlarla yönetmek… İkincisi ise “en düşük fiyatlarla en yüksek ciroyu tutturma” hedefi.
Zincir, sebze ve meyve satımı yapan Kadir Canerler tarafından 1982’de Ankara’da kuruldu. Ankara’nın Yukarı Etlik semtinde ilk mağazasını açtıktan 6 yıl sonra da marketler zinciri oluşumuna başladı. Lojistik anlamda bir problem çıkmaması için büyüme stratejisini “aynı bölgede yayılmak” olarak belirledi.
2004 yılında 160 milyon dolarlık cirosu olan zincir, 2005’te 200 milyon dolar, 2006’da ise 250 milyon doların üzerinde ciro hedefliyor. Bu yıl Bodrum’da açacağı yeni marketle de ulusal bir zincir olma yolunda ilk adımı atıyor.
Canerler, bölgesel perakendecilerin büyüme stratejilerinin tipik bir örneği. Kiler, Pehlivanoğlu, Mopaş ve Adese gibi hızlı gelişme gösteren yerel marketlerin çoğu benzer bir yaklaşımla çalışıyor. Perakende sektöründe “en hızlı” zincirlerin neredeyse tamamı Canerler’dekine benzer stratejileri uygulayarak büyüyor. Büyümede “altı temel strateji”yi benimsiyor.
1. KİŞİSEL HİZMETTE SINIR YOK
Bu 6 altın stratejiden ilki “kişisel hizmetler” vermek… Bu kapsamda sadece ücretsiz otopark değil vale hizmeti sunanlar, Erzurumlu Tema gibi müşterinin otomobilini bedavaya yıkayanlar bile var. Müşterilerine ev ziyareti yapan mağaza müdürlerine de rastlamak mümkün.
Hızlı büyüyen bölgesel perakendeciler “müşteriye yakın olma” konusuna çok önem veriyor. Belirli bir bölgede çalıştıkları için bölgeyi ve insanlarını yakından tanıyor, geleneksel ilişkiler kuruyorlar. Örneğin, Canerler’in market müdürü, bir müşterisine ev ziyaretleri yapıp, “Çoktandır uğramıyorsunuz, hasta mı oldunuz merak ettik” diyebiliyor. Yakınlık avantajını kişisel hizmetler sunarak kullanıyorlar. Pek çok zincir telefonla sipariş alıyor, ücretsiz servis, otopark, vale ve araç yıkama hizmeti sunuyor. Konya merkezli Adese’de özürlü müşterilerin rahat alışveriş yapmasını sağlayacak fiziki ortam ve gerekli araçlar bile var.
Bölgeseller ayrıca yerel ürünler, yerel fiyat politikaları ve kampanyalarla müşterinin karşısına çıkıyorlar. Gaziantep’teki Oli zincirini yönetenler, bölge insanının baharatlarını “Elmacı Pazarı”ndan aldığını biliyor ve ürünlerini oradan tedarik ediyor.
Şimdiki adı Tesco olan Kipa da İzmir’de müşterilerin evlerinde toplantılar yapardı. Küçük gruplarla gerçekleştirilen yüzlerce toplantıda, müşterinin ne istediğini araştırma şirketlerinin yaptığı focus gruplarından çok daha iyi anlıyorlardı. Bu toplantılar onlara hangi ürünlere talep olduğu konusunda yardımcı oldu. Aynı şekilde private label planlarını yaparken de buradan aldıkları feedback’lere önem verdiler.
2. FARKLI TEDARİKÇİ BULUYORLAR
Hızlı büyüyen yerel perakendecileri farklı kılan bir diğer unsur, tedarikçi yapıları. Bu yerel zincirler, büyük perakendecilerden daha farklı tedarikçiler bulup, onlarla çalışıyor. Yerel perakende zincirlerinin büyük ulusal zincirlerin çalışmadığı üreticilerle çalışması rekabetçi fiyat uygulayabilmelerini sağlıyor. Küçük yerel üreticilerden daha uygun fiyatlarla mal tedarik edebiliyorlar.
Ayrıca, tedarikçi ilişkilerini çok farklı bir boyutta yürütüyorlar. Büyük organize perakendeciler gibi sadece kurumsal çerçevede değil, bireysel düzeyde de ilişki kuruyorlar . Uzun yıllara ve güvene dayalı ilişkileri sayesinde bölgesel üreticilerle dayanışma içindeler. Birinin işleri kötü gittiğinde diğeri destek olabiliyor. Bu nedenle de tedarikçiler öncelikle yakından tanıdıkları bölgesel zincirlerle çalışmayı tercih ediyor.
Selçuk’ta peynir üreten bir tedarikçinin hikayesi bu sıcak ilişkilere güzel bir örnek. Perakende sektöründe uzman bir isim olan Smart Teknolojileri Genel Müdürü Murat Şahin, başından geçen bir olayı “Tanıdığın Selçuklu bir peynir üreticisi, Pehlivanoğlu zincirinin sahibi Ali Pehlivanoğlu’na yıllık alım miktarını sormadan başka bir şirketten sipariş kabul etmiyordu” diyerek anlatıyor.
3. “EN UCUZ” ALIM ONLARDA
Bu yerel zincirler “ucuz alıp, ucuz satma” prensibini uygulamaya çalışıyor. Büyük üreticiler ile pazarlık edemeseler bile küçük tedarikçilerinden daha uygun fiyatla alım yapabilmek için farklı yöntemler uyguluyorlar. Evyap CEO’su Mehmed Evyap, “Tedarikçilerine peşin ödeme teklif ediyorlar. Böylece iyi fiyatlar alıp, bunu müşterilerine yansıtmak istiyorlar” diyor.
Bölgeseller için işletme kârlılıkları verdikleri sözlerin öneminden sonra geliyor. Ödemelerine sadık olarak biliniyor, alımlarını düşük vadelerle yapıyorlar.
Bursalı bir zincir olan Özhanlar Market Genel Müdürü Sabri Erdem, “İnsandan alıp, insana yine insanla satış yaptığımızın bilinciyle hareket ediyoruz. Tedarikçilerimizi üzmeyiz. Birlikte en uygun çalışmaları yapar, sözleşmeleri zorlamayız” diyor.
Pek çok bölgesel perakendeci satışlarının belli bir yüzdesini bölgesindeki üreticilerden karşılıyor. Örneğin, Konya merkezli Adese’nin bölgesindeki yerel tedarikçilerden temin ettiği ürünler, toplam ürünlerin yüzde 80’ini oluşturuyor. Bu da onları küçük yerel üreticiler nezdinde “büyük alıcı” konumuna oturtuyor. Dolayısıyla “ucuz” alım yapmalarına yardımcı oluyor.
4. SÜRÜMDEN KAZANMA STRATEJİSİ
Kar marjları büyük perakende zincirlerine göre düşük. Özellikle satışı hızlı olan temel tüketim gruplarındaki ürünler ve stok maliyeti düşük ürünlerde kâr marjlarını düşük tutuyorlar. Böylelikle sürümden kazanıyorlar. Taze gıda, et ve süt ürünlerinde bol çeşit, yerel tatlar ve iyi fiyatlar sunuyorlar.
Hatta pek çok bölgesel perakendeci bu tür ürünleri kendisi üretiyor. Örneğin, Bursa merkezli Özhanlar, kendi mağazaları için tatlı ve soğuk meze yapıyor. Özhanlar Genel Müdürü Sabri Erdem, “Ayrıca, Marmara Bölgesi’nden tedarik ettiğimiz canlı hayvanların kesimini de kendimiz yapıyoruz. Balık reyonu için Çanakkale ve Bandırma’ya gece yarısı gidip sabahın erken saatlerinde gerçekleştirilen mezatlara katılıyoruz” diyor.
Bölgesellerin en aktif oldukları konulardan biri de özel indirim ve halk günleri uygulamaları. Bu şekilde sürümü artırmayı hedefliyorlar. Müşterilerin düzenli olarak takip ettiği ve özellikle temel tüketim gruplarını kapsayan bu indirim günleri anında satış artışı olarak cevap buluyor. Örneğin, Adanalı Yonca Marketleri, fiyat ağırlıklı olarak çalışmaktan çok kişiye özel indirim ve promosyonlar düzenleyerek tüketicinin dikkatini çekmeye çalışıyor. Yonca Marketçilik Pazarlama Müdürü Hürol Kuralay, “Tüketicinin temel ihtiyaçlarını oluşturan ürün gruplarında kendi kâr marjımızı tamamen düşürüyoruz. Tedarikçiden de belli oranda indirim alıyoruz. Bu özel indirim günlerinin Yonca’ya geri dönüşümü ise yüzde 20 oranında bir müşteri artışı oluyor” açıklamasını yapıyor.
5. AYNI BÖLGEDE BÜYÜME TAKTİĞİ
Büyüme stratejileri içinde en kritik noktalardan birini “yayılma planları” oluşturuyor. Bu nedenle de bu konuda oldukça temkinli davranıyorlar. Sadece belli bölgelerde yer almayı tercih ediyorlar.
Hepsinin hedefi günün birinde Ankara’daki Canerler, İzmir’deki Pehlivanoğlu, İstanbul’daki Kiler, Konya’daki Adese gibi başarılı bir bölgesel zincir olmak…
Seçtikleri yerler de bizzat erişebilecekleri ya da aile bireyleri ile yayılabilecekleri yerler oluyor. Genellikle tümüyle coğrafya değiştirmiyor, en fazla komşu illere gidiyorlar. Bulundukları bölge kontrol etmelerine uygunsa aynı bölgede büyüyorlar. Örneğin, aynı semtte üç mağaza birden açıyorlar. İstanbullu Kiler bunu uyguluyor. Şu an 51 mağazası olan Kiler sadece İstanbul’da belli bölgelerde yayılıyor. Bu tür yayılmayı seçenler bulundukları yerde piyasayı yönlendirebiliyor. Yayılmayı hızlandırarak kendilerinin dışında başkalarının da o bölgeye girmesine fırsat tanımak istemiyor, aksi takdirde fiyat ve rekabetin bozulacağını düşünüyorlar.
Bölgesellerin arasında istisnai durumda olanlar da bulunuyor. Onlar yayılmada diğerlerinden farklı bir yapı sergiliyorlar. Örneğin, Konya merkezli Adese Ankara, Konya, Mersin, Denizli gibi çeşitli illere yayılmış durumda.
Yüksek gelir gruplarına hitap eden perakendeciler arasında da bölgesel büyüme stratejisini izleyenler bulunuyor. Pazarlama ve marka danışmanı Yard. Doç. Dr. Fatoş Karahasan, bu grupla ilgili şu yorumu yapıyor:
“Pahalı semt bakkalı kimliğindeki Makro da belli bölgeleri seçiyor. Benzer biçimde City Farm gibi alternatif bir organizasyon yüksek katma değerli ürünler pazarlıyor. Bu tip zincirler ise lokasyonlarını en şık bölgelerde seçiyor. Kiraları da yüksek, fiyatları da. Tam bir niş pazarlama taktiği uyguluyorlar.”
6. HIZLI HAREKET EDİYORLAR
Bu tip bölgesel zincirlerin önemli avantajlarından biri de hızlı hareket yetenekleri. Ulusal büyük perakende zincirleri yatırım kararlarını daha kurumsal bir yapı içinde alıyor. Oysa bölgeseller bir ailenin, bir kooperatifin veya bir iş adamının yatırımı olduğu için daha kıvraklar. Zaten birçoğu aile şirketi ve aile bireyleri tarafından yönetiliyor. Evde akşam yemeği sırasında bile şirketle ilgili bir karar süratle alınıp uygulamaya geçirilebiliyor. Hatalı karar verdiklerinde de daha çabuk geri adım atabiliyor ya da değişiklik yapabiliyorlar.
Onlara çeviklik katan başka unsurlarda var. Örneğin, bir üründe zararına satış yapsalar bile bunu telafi edebiliyorlar. Çünkü, iş hacimleri küçük olduğundan aynı üründe zararına satış yaptıklarında bölgesellerde zarar bir birimken büyük ulusal perakendecilerde yüz birim oluyor. Bu durum belli bir oranda risk alabilmelerine ve çevik davranabilmelerine yardımcı oluyor.
Ayrıca onların işletme maliyetleri de daha az. Çünkü iddiaları konsept geliştirmek değil, ilkleri yapmak. Standartlarını kendileri belirledikleri için mağaza içi sergilemeye az yatırım yapıyorlar. Organizasyon yapıları ise sınırlı. Daha küçük çalışma takımları ile işlerini yürütüyorlar. Daha ucuz iş gücü istihdam ediyorlar. Üstelik personel değişim hızı da organizelerden daha az. Giderleri daha yakından kontrol edebildikleri için marj dezavantajlarını dengelemeye çalışıyorlar. Bu küçük organizasyon yapısı da onlara hızlı olma stratejisini uygulama kolaylığı getiriyor.
EN HIZLILARIN HEDEFLERİ ULUSAL OLMAK
Tüm bölgesel perakende zincirlerinin öncelikli hedefi bulundukları bölgelerdeki öncü kimliklerini ellerinde tutmak. Bulundukları noktalarda sayılarını artırmak. Bölgesel büyümede belli bir büyüklüğe ulaşanlar ise temkinli bir biçimde farklı illerde mağaza açmaya başlıyor. Civarlarındaki şehirlerde ya da büyük illerde olmak üzere daha fazla yerde adlarını duyurmayı istiyorlar.
ÖZHAN MARKETLERİ CİVAR İLLERE YAYILACAK Örneğin, Bursa’da 12 noktada olan zincir, isminin tamamen Bursa ile özdeşleşmesini istiyor. Her yıl 1-2 market açarak büyümeyi planlayan Özhanlar, ardından da civar illerde yayılmayı planlıyor.
CANERLER ÖNCE TURİSTİK BÖLGELERE GİDECEK Ankaralı zincir turistik bölgelere doğru yayılma stratejisini yürüterek, ulusal olma yönünde adımlar atıyor. Bodrum’da bir mağaza açıyor. Burada kuracağı sistemle Ankara’da kendisinden alışveriş yapan müşterilerini de belirleyecek.
İSMAR BAŞKA İLLERE DE GİTTİ İstanbul’un 36 bölgesinde yer alan İsmar, Eskişehir, Trabzon ve Çorlu’dan sonra şimdi de otoparkı, çocuk oyun alanı ve fast food bölümü olan bir mağazasını Urfa’da açıyor.
AFRA SUDAN’A MARKET AÇTI Yurtdışına açılma planları yapanlar ve hatta bu planları gerçekleştiren yerel zincirler de var. Konya merkezli Afra, Sudan’ın Hartum kentindeki 20 bin metrekarelik mağazasının çevresinde açacağı küçük ve orta ölçekli marketlerle Afrika bölgesinde pazara hakim olmayı planlıyor.
TEMA ÖNCE YURTDIŞINA ÇIKTI Erzurumlu Tema ise 2 ay içinde Bakü ve Tahran’da iki mağazasını faaliyete geçiriyor.
DOĞU’NUN LİDERİ TEMA NASIL BÜYÜDÜ?
MÜŞTERİSİNİN ÖZEL GÜNLERİNİ KUTLUYOR Erzurum bölgesinde faaliyet gösteren Tema marketlerinde müşteriye “ücretsiz internet erişim hizmeti” veriliyor. Tema Kart projesiyle müşterilerin özel günleri kutlanıyor. Kasa ile etiket arasında fiyat farkı olduğunda, o malı müşteri bedavaya alıyor. Eğer ürünün tarihi geçmişse söz konusu malın tutarının 2 katı müşteriye ödeniyor. Alışveriş sonrasında müşteri, marketten evinin önüne kadar servis hizmetinden yararlanıyor. Bu hizmet için hiçbir bedel talep edilmiyor. Ayrıca Tema marketlerinde kapalı ve açık otopark hizmeti de var. Bu oto parklarda araçlar ücretsiz yıkanıyor.
200 ADET ÜRÜNÜ KENDİSİ ÜRETİYOR Başta et ve süt ürünleri olmak üzere 200 adet ürünü kendi markalarıyla üretiyor. Geri kalan ürün tedariğini ise bölgede bulunan dağıtıcı ve toptancılardan yapıyor. Doğu Anadolu Bölgesi üretim bakımından gelişmediği için birinci elden satın alma pek gerçekleşemiyor. Gıda tedariğinin yüzde 80’ini bölgedeki dağıtıcılardan geri kalan yüzde 20’lik kısmı da kendi üretimi ile karşılıyor. Sebze ve meyve ürünleri Akdeniz Bölgesi’nden, konfeksiyon ve dayanıklı tüketim ürünleri İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Dubai ve Çin’den geliyor. Perakendedeki sıcak rekabette Tema, sürümden kazanmaya çalışıyor.
HEDEFİ ÖNCÜLÜĞÜ ELİNDE TUTMAK Müşteriye verdiği özel hizmet, tedarikçileri ile sağlam ilişkileri ve sürümden kazanmaya odaklı yapısıyla büyüyor. Bugün Erzurum ve ilçeleri ile Nahçıvan’da olmak üzere toplam 29 mağazası bulunuyor. Yaklaşık 550 kişiyi istihdam ediyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nde perakendede yüzde 35’lik payıyla lider. Tema, geçtiğimiz yıl 78 trilyon TL olan cirosunda bu yıl yüzde 35’in üstünde artış bekliyor.
TEMKİNLİ BÜYÜME PLANI Tema Ar-Ge Sorumlusu Mehmet Büçge, bundan sonraki hedeflerini şöyle açıklıyor: “Doğu’da elimizde bulundurduğumuz sektör liderliğini korumak. Bölgedeki merkez il ve ilçelerde iki yıl içinde 5 adet kompleks mağaza açmak. Daha sonraki 5 yıl içinde de İstanbul ve Bursa’da 2 adet mağazaya sahip olmak.”
BÜYÜKLER BİR YERDE BİZ YÜZ YERDEYİZ
Bursa bölgesinde toplam 12 zinciri olan Özhanlar’ın stratejilerini Genel Müdürü Sabri Erdem şöyle anlatıyor:
MÜŞTERİNİN SIRDAŞI Mağaza içinde müşterimizi sigortalıyoruz. Ömrü bitmiş ürün olursa, o ürünün yerine bedelsiz ürün veriyoruz. Alışveriş sonrası servis hizmetiyle müşteriyi evine götürüyoruz. Müşterilerimize bakkal mantığıyla yaklaşıyoruz. Böylece onların hangi ürünü nasıl tercih ettiğini biliyoruz. Bölge insanı da Ramazan’da yaptığı özel yemekleri market çalışanlarına ikram ediyor. Biz bir yerde müşterilerimizin bakkal amcasıyız. Bazen sırdaşı bile oluyoruz.
KÜÇÜK ÜRETİCİDEN ALIM YAPIYOR Özhanlar et ve şarküteri alanında iddialı. Bursa’da Özhan denildiği zaman hemen et ve şarküteri akla geliyor. Bu ürünlerimizin tedariğinde hassas davranıyoruz. Peynir alımını Çanakkale ve Balıkesir’de yıllardır tanıdığımız küçük üreticilerden yapıyoruz. Hatta üretim sürecinde tedarikçilerimizle işbirliği içindeyiz. Peyniri mayalama aşamasında, işi bilen arkadaşlarımız üreticilerin yanına gidiyor. Mayalamaya yardımcı oluyoruz. Böylelikle ürünün kalitesine dair şüphemiz de kalmıyor.
GÜNDEMİNDE REKABET YOK Şu anda 400 kadar çalışanımız var. 2004’te 50 trilyonluk ciro yaptık. 2005 ciro beklentimiz 70 trilyon. Büyüme yolundaki planımız ise Bursa içinde ve yakın illerde her yıl 2 mağaza açmak. Perakende sektöründeki sıcak rekabet bizim gündemimizde yer almıyor. Büyük marketler mağazalarını Bursa’nın belirli bölgesinde en fazla iki tane açarlar. Ama biz yüz mağaza açar, her yerde müşterimizin ayağına hizmet götürebiliriz.
GERİLLA TAKTİĞİ UYGULUYOR VE KAZANIYORLAR!
UCUZ ALMADA BAŞARILILAR Bölgeseller ucuzlar. Sürümden kazanıyorlar. En başarılı oldukları alan ucuz satın alma. Çünkü kurumlaşmamış tedarikçilerden, markasına yatırım yapılmamış ürün alımı yapıyorlar. Bu ürünlerin bazılarında yüksek, bazılarında ise düşük kâr marjıyla çalışıyorlar. Bazen de şaşırtıcı derecede çok kazanıyorlar.
OPERASYON KÂRLARI YÜKSEK Merkezi idare giderleri çok düşük. Patron olarak işlerini çok iyi takip ediyorlar. Örgütlü perakendecilerin şu anda operasyon zararında olduklarını biliyorum. Bölgeseller yüzde 8-14 operasyon kârıyla çalışırken organize perakendeler de yüzde 3’ün üzerine çıkan neredeyse yok. Dolayısıyla bölgeseller operasyonda çok kârlı.
BOŞLUKLARI HIZLA DOLDURUYORLAR Gerilla usulü büyüyorlar. Hızlı karar alıyor, bu nedenle boşluk buldukları noktaya hemen girebiliyorlar. Birçok yerde, akraba ve arkadaşlık vasıtasıyla çok çabuk takım kurarak, tedarikçi zincirlerini kendilerine bağlayabiliyorlar. Oysa organizelerde böyle bir şey söz konusu değil. Onların her şey için daha pahalı insanlar çalıştırmaları gerekiyor.
PARA KAZANMAYA ODAKLILAR Deyim uygunsa organizeler düzenli ordu gibiler. Bölgeseller de gerilla taktikleriyle büyümeye çalışıyorlar. Tansaş ile bir market sözleşmesi yapmanız için asgari dört ay süre gerekli iken Pehlivanoğlu ile bunu 10 günde yapabilirsiniz. Bölgesellerin hepsinde geleneksel tüccar mantığı ve becerisi olduğu için odaklanmaları dağılmıyor. Tüm amaçları doğrudan tüketicinin istediğini verip, parayı kasaya koymak.
ORGANİZE BAKKAL GİBİ HAREKET EDİYORLAR
DAHA CAZİP FIRSATLAR SUNUYORLAR Bölgesel perakendeciler esas olarak müşteriye daha yakınlar. Belirli bir bölgede çalıştıkları ve bölge insanlarını daha yakından tanıdıkları için müşteriye daha uygun hizmetler verebiliyorlar. “Global düşün, yerel hareket et” anlayışı her zaman yürümüyor. Bölgeseller daha yerel ürünlerle ve fiyat politikaları ile müşteri için daha cazip fırsatlar sunuyorlar. Onlara daha organize bakkallar da diyebiliriz. Ulusallarda market çalışanları müşteriyi tanımazken, bölgeseller mahalle bakkalımız kadar olmasa da müşteriyi tanıyorlar. Sıcak hizmet verebiliyorlar. Bu da büyümelerinde onlar için büyük bir avantaj.
BÜYÜKLERE KARŞI BİRLEŞİYORLAR Öte yandan çapları küçük olduğu için ilk bakışta büyüklere karşı dezavantajlı gibi görünüyorlar. Fakat bunun çözümünü buldular. Aralarında işbirliği yapmaya başladılar. Ankara’da 25 bölgesel market zinciri bir araya gelerek önce dernek kurdular. Daha sonra da bir şirket kurarak alımlarını birleştirdiler. Böylece 25 market zincirinden oluşan büyük bir zincir ortaya çıktı. İkinci aşamada private label ürün üretmeye başlayacaklar. Sanki büyük bir zincir gibi tek elden private label’ları olacak. Yani büyüklere karşı birleşiyorlar. Tabii ki büyüklere göre marjları daha az. Ama birleşme yoluyla daha iyi marjlar da elde edebiliyorlar.
Üreticinin "bedel" isyanı
Uzun yıllardır beklenen perakende yasasının bir türlü çıkmaması, sektörün birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalmasına yol açıyor. Bu sorunların en başında belki de market ve tedarikçileri sık sık karşı karşıya getiren raf bedelleri ilk sırayı alıyor. Raf bedelleri nedeniyle geçtiğimiz aylarda bazı tedarikçilerin market raflarından çıkması, Rekabet Kurumu’nun bu konu ile ilgili hazırladığı rapor ve son olarak Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün raf bedelleri adı altında istenen bu ücretlerin yüzde 2 ile sınırlandırılacağını açıklaması gözleri tekrar bu konuya çevirdi. Geçmiş dönemlerde tedarikçilerden alınan bu bedeller nedeniyle birçok üreticinin iflasın eşiğine geldiği biliniyor. Tedarikçi ve market kanadı bu konuda çıkacak bir yasa ile birlikte mutabakat sağlanması ve kimsenin mağdur olmaması konusunda hemfikir.
Rekabet Kurumu’nun hazırladığı rapor
Rekabet Kurumu’nun konuyla ilgili hazırladığı raporda şu ifadeler yer alıyor: Perakendecinin alıcı güçlerini bazı durumlarda orantısız olarak tedarikçilere yansıttıklarına dair ön bulgular elde edilmiştir. Tedarikçilerden listeleme bedeli, raf bedeli, teşhir alanı bedeli, insert bedeli, elektrik bedeli, promosyona katılım bedeli, eleman talebi, mağaza açılış bedeli, yılsonu iskontosu gibi çeşitli adlar altında bedeller talep edilmektedir. Perakendecilerin bazı durumlarda bu bedelleri sözleşme dışı ve geçmişe etkili faturalar yoluyla tahsil etmeleri tedarikçiyi öngöremediği bir maliyet ve ticari riskle karşı karşıya bırakabilmektedir. Tedarikçilerden alınan bu bedellerin, ulusal perakende zincirlerinin ciroları içinde yıllar içinde artan trend ve 2009 yılı itibarıyla ortalamada yüzde 12,5’e ulaştığı tespit edilmiştir. Bu oran bölgesel/yerel perakendecilerde yüzde 5,5’e düşmektedir. Alınan bedellerin neredeyse tüm sektörde standart bir uygulama haline geldiği anlaşılmaktadır. Tedarikçilere yapılan ödemelerde yaşanan gecikmeler, perakendeciler tarafından talep edilen bedeller, bu bedellere ilişkin kesilen geçmişe endeksli faturalar, sektörde sıklıkla görülen uygulamalardır. Sektör incelemesinin ikinci aşamasında bu konuya ilişkin detaylı bir saha çalışması ve bu konu ile ilgili model alınabilecek ülkeler incelenecektir.
Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Selamet Aygün
Olan tüketiciye oluyor
Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Selamet Aygün, raf bedelleri ile ilgili olarak, marketler tarafından alınan bu ücretlerin Anadolu’daki küçük ve orta boy işletmeleri zor durumda bıraktığını bu nedenle bu ücretlerin alınmaması gerektiğini söyledi. Aygün, “Anadolu’da faaliyet gösteren küçük ve orta boy işletmelerin ürünlerinin tüketiciyle daha kolay buluşması adına bu ücretlerin alınmaması gerekiyor. TPF üyesi perakendeciler olarak firmalarla sadece fiyata endeksli çalışmaların sürmesini istiyoruz” dedi. Aygün, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemiz şartlarında büyük ölçekli firmalar ürünlerini daha iyi pazarlayabilmek ve satışa sunabilmek için reklam, insert, gondol ve ekstra teşhir alanları için bütçeler ayırabiliyorken daha küçük ölçekli firmalar bu kaynakları yaratmıyor. Biz büyük ölçekli işletmelere raf bedeli adı altında ödedikleri bu ücretler yerine bu bedelleri ürün fiyatlarına yansıtarak fatura altında iskonto yapmalarını istesek de maalesef bu önerimiz kabul görmüyor.” Rekabet Kurumu’nun perakende sektörü için hazırlamış olduğu raporda sektörün sıkıntısını bir kez daha dile getirildiğini belirten Aygün, “Sektör olarak yıllardır özlemini çektiğimiz perakende yasasının çıkmaması bu sorunların çözülememesindeki en büyük neden oluyor. Ayrıca unutulmamalıdır ki raf bedellerini üreticiler değil, tüketiciler ödüyor. Bu bedelleri ödeyen üretici firmalar, ödedikleri bedelleri ürünlerine yansıtıyor. Perakendecide almış olduğu ürünün geliş fiyatının üzerine kar marjını koyarak müşteriye sunuyor. Bu durumda her halükarda olan tüketiciye olmuş oluyor” dedi. Federasyon üyesi perakendecilerin büyük çoğunluğunun katılım bedeli almadan çalışmaya başladığını belirten Aygün, üreticileri ve tüketici korumak adına katılım bedelsiz, maliyet bedelli çalışmayı arzu ettiklerini dile getirdi. Aygün, yıllardır özlemini çektikleri perakende yasasının bir an evvel çıkmasını ve bu sorunların çözüme kavuşmasını istediklerini söyledi.
Çağrı Marketler Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Kara
Raf bedelleri nedeniyle iflaslar meydana geliyorÇağrı Marketler Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Kara, marketler tarafından üreticilerden alınan giriş, raf ve gondol bedeli adı altındaki ücretlerin küçük işletmeleri zor durumda bıraktığını hatta alınan bu ücretler nedeniyle birçok işletmenin iflas ettiğini söyledi. Kara, “Çağrı Hipermarket zinciri olarak Anadolu’daki küçük ve orta boy işletmelerden raf parası almıyoruz. Türk üreticisinin ve markasının yanında olamaya devam edeceğiz” dedi. Anadolu’da üretim yapan şirketlerden raf bedeli almayarak, onların ürünlerinin tüketiciyle buluşması konusunda kolaylık sağlayacaklarını söyleyen Kara, “Yaptığımız bu çalışma sayesinde üreticilerin tüketiciyle daha kolay iletişim sağlamasına olanak sağlıyoruz ve marka bilinilirliği konusunda onlara fırsat veriyoruz” dedi. Raf bedellerin özellikle üreticiler ve dev market zincirlerini karşı karşıya getirdiğini dile getiren Kara, birçok üreticinin geçmiş dönemde ve şuan market raflarından çıktığını bu nedenle bu durumun biran önce yasalarla güvence altına alınması gerektiğini belirtti.
Grup Hatipoğlu Satınalma Müdürü
Ahmet Yüksel
Raf bedellerini üreticiler çıkardı
Grup Hatipoğlu Satınalma Müdürü Ahmet Yüksel, raf bedelleri konusunda sektörün ‘bedel isteyenler ve istemeyenler’ olarak ikiye ayrıldığını söyledi. Bedel istemeyen marketlerin üreticilerden ürünleri daha ucuza aldığını ve bu nedenle tüketiciye ürünleri daha uygun fiyata sunduğunu bunun neticesinde de market içi müşteri trafiğinin daha fazla olduğunu söyledi. Yüksel, “Raf bedelleri adı altında alınan ücretlerin üretici firmaların çoğalması ve kendi aralarındaki rekabet sonucu ortaya çıktı. Büyük ölçekli firmalar bu bedelleri ödemekte zorlanmıyor ancak küçük ölçekli firmalar raflarda yer alabilmek için bu ücretleri ödemeleri onları zor durumda bırakıyor” dedi. Hatipoğlu olarak raflarında sattıkları ürünlerde belli kriterler gözettiklerini söyleyen Yüksel, ürünlerin kalite standartlarının yüksek olması, ürünlerin lojistiğinin zamanında gerçekleşmesi ve ürünleri aldıkları işletmelerin gıda güvenliğine ait yatırımları mutlaka yapmış olmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
Hakmar Satın Alma Koordinatörü İlker Dişçeken
Anlamsız bedeller üreticiyi zor durumda bırakıyorHakmar Satın Alma Koordinatörü İlker Dişçeken, Rekabet Kurumu’nun perakende sektörüne özel hazırlamış olduğu son raporun gerçekleri yansıttığını, birçok marketin raf bedelleri adı altında üreticilere fatura çıkarıldığını söyledi. Dişçeken, “Raf bedelleri adı altında alınan bu ücretlerden dolayı birçok işletmenin iflas ettiğini ya da kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldığını gözlemliyoruz. Biz tedarikçilerimizin de mutluluğu için raf bedeli almıyor, onları destekliyoruz. Bizimle ilk defa çalışan tedarikçiler bizim raf bedeli adı altında bir ücret almadığımızı öğrenince önce şaşırıyor, sonra bize bugüne kadar bu konuda yaşadıkları sıkıntıları anlatmaya başlıyorlar. Ticareti ne kadar sade yaparsanız üreticinizden o kadar çok destek alırısınız. Gereksiz ve anlamsız bedeller talep ederek zamanla kendiniz ve karşınızdakini daha çok sıkıntıya sokmuş olursunuz” dedi. Hakmar olarak marketlerinde satılacak olan ürünlerin seçimlerine çok dikkat ettiklerini ve devamlı satış rakamlarını takip ettiklerini söyleyen Dişçeken, satın alma öncesi mutlaka firmaların üretim tesislerini gezerek incelemeler yaptıklarının altını çizdi. Ayrıca satın alma işlemlerini mevsimsel olarak yaptıklarını vurguladı.
Kim Market Genel Müdürü Hamit Akçay
Genç girişimci ve kadınlardan bedel istemiyoruzKim Market Genel Müdürü Hamit Akçay, başlattıkları yeni proje ile birlikte Türkiye genelinde bulunan 54 mağazalarında ‘Değer Köşesi’ adıyla oluşturdukları reyonlarda genç girişimci ve kadınlardan herhangi bir bedel talep etmediklerini söyledi.
Akçay, “Türkiye’de girişimcilik pazar sıkıntısı, tüketiciye ulaşamama gibi korkularla maalesef başlamadan bitiyor. Biz bu proje ile hem girişimcilere fırsat sunmak hem de tüketiciyi yeni ürünlerle tanıştırmak istiyoruz. Bu proje ile kadın girişimcilerin ve ev hanımlarının desteklenmesini amaçlıyoruz. Günümüz rekabet koşulları bazı girişimcilere kendini yeterince ifade fırsatı sunmuyor. Girişimcilerin önünü bu proje ile açmak ve desteklemek sadece devletin görevi değil özel sektörün de bu konuda teşvikte bulunması gerekiyor” dedi.
Küçük ve orta boy işletmelerin veya henüz işletme boyutuna dahi gelememiş, kendi el emeğiyle üretim yapan ev kadınları gibi girişimcileri desteklemek üzere bu projeyi hazırladıklarını söyleyen Akçay, kaybolmaya yüz tutmuş ürünleriraflarında satışa sunacaklarını belirtti.
Özen Grup CEO’su Cemal Özen
Tedarikçimizin mutluluğunu önemsiyoruz
Özen Grup CEO’su Cemal Özen, raf bedelleriyle ilgili şunları söyledi: “2011 yılında TÜBİTAK ile bir anlaşma yaptık. Ürünlerini raflarımızda satmak isteyen üreticinin öncelikle üretim sistemini ve kapasitesini denetlettiriyoruz. Ayrıca markanın bilinirliğine, kalitesine ve en önemlisi müşterimizin o ürüne gereksinimi olup olmadığına bakıyoruz. Tedarikçiyi zorda bırakan, sadece perakendecinin istek ve arzularına göre düzenlenen faturalar ortadan kalkmalı. Bunlar karşılıklı anlaşmayla, makul oranlarda olmalı. Bizim üç prensibimiz var; ilki müşteri memnuniyeti, ikincisi çalışan memnuniyeti ve üçüncüsü tedarikçi memnuniyeti. Dolayısıyla tedarikçimizi zor durumda bırakmayız” dedi.
Gürsüt Zincir Marketler Satış Müdürü İhsan Bubur
Ağır bedeller nedeniyle raflara giremedik
Gürsüt Zincir Marketler Satış Müdürü İhsan Bubur, marketlerin sadece satışlardan elde ettikleri kar ile hayatta kalmalarının mümkün olmadığını bu nedenle sektörde ‘back marj’ olarak adlandırılan satış dışındaki faaliyetlerden elde edecekleri gelirlere de ihtiyaç duyduklarını söyledi. Bu gelir kalemlerinin de katılım, listeleme, katalog bedelleri, ciro primi gibi isimler ile tedarikçilerden karşılamaya çalıştıklarını belirtti. Bubur, “Satış noktası ve tedarikçi arasında imzalanan anlaşmaların iki tarafın da menfaatlerini koruması gerekiyor. Sadece bir tarafı mutlu edecek anlaşmalar daha sonra karşılıklı ticaretin bitmesine neden oluyor” dedi. Ticarette karşılıklı anlayış ve özverinin olması gerektiğini dile getiren Bubur, geçmiş dönemlerde bazı marketler tarafından istenen ağır bedeller yüzünden o marketin raflarına giremediklerini sözlerine ekledi. Bubur, “Gürsüt olarak market raflarında bulunabilmek için özellikle kendi vizyonumuza uygun, kendi ürün grubumuzu satabilecek müşteri profiline sahip ve bizimle birlikte ortak hedeflere yürüyebilecek satış noktalarını tercih ediyoruz” dedi. Çıkması beklenen perakende yasası ile birlikte üretici ve satıcının karşılıklı kazanabileceği düzenlemelerin olmasını beklediklerini belirten Bubur, perakende sektöründe sağlıklı büyümek isteyen tüm firmaların geçmiş dönemlerde yaptıkları yanlışlıklardan vazgeçtiklerini ve tedarikçilerini de koruyan, birlikte büyümelerine fırsat verecek ticareti kurguladıklarını söyledi. Marka değerinin önemine dikkat çeken Bubur, “Raflarda yer bulabilmek için marka değeri çok önemli bir kriter. Eğer markanız güçlüyse satış noktası sizi reyonlarında satabilmek için başlangıçta istekli oluyor. Ürün grubuna göre değişiklik göstermekle birlikte satış noktası reyonlarına öncelikle lider markayı, daha sonra lideri takip eden ikinci ya da üçüncü firmayı mutlaka koyuyor. O nedenle üreticileri kalitelerini artırmalı ve ilk üç marka içine girmek için mücadele etmeli” dedi.
Marmarabirlik Satış ve Pazarlama Müdürü Mutlu Gökdemir
Bedel istenirse o rafa girmem
Marmarabirlik Satış ve Pazarlama Müdürü Mutlu Gökdemir, uzun yıllardır beklenen perakende yasasının bir türlü çıkmıyor olmasının sektörü sıkıntıya düşürdüğünü söyledi. Gökdemir, “Çıkacak olan yasada raf bedelleri ile alakalı bölümde birçok madde eksik görülüyor. Yasada mutlaka raf bedeli adı altında fatura kesilemeyeceğine dair bir hüküm olması gerekiyor. Yasanın içinde böyle bir madde olması biz tedarikçileri güvence altına almış olacak. Marmarabirlik olarak raf bedelleri konusunda tavrımız belli; raf bedeli istenen markete girmeyiz” dedi. Sektörde çeşitli firmalarda satış müdürlüğü yaptığını ve her çalıştığı firmada raf bedelleri konusunda tavrının hiç değişmediğini söyleyen Gökdemir, sözlerine şu şekilde devam etti: “Çalıştığım firmaların marka bilinirliliği ve gücünden dolayı raf bedeli ödemedik. Sektörde maalesef küçük ölçekli firmaların ürünlerini raflarına sokmak için marketler bu bedelleri istiyor ve şirketlerin ticaret hayatları tehlikeye giriyor.” Raf bedellerinin sonu olmadığını belirten Gökdemir, “Ulusal zincirlerle yaptığımız toplantılarda onlara ‘Biz fabrika açtığımızda sizden para istiyor muyuz?’ diye soruyor, ‘Siz de bizden bedel istemeyin’ diyorum” dedi.
Reis Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis
Canım sıkıldı faturası
Reis Tarımsal Ürünler Sanayi Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, raf bedellerinin yıllardır çözülemeyen bir konu olduğunu ve bu problemin çözülmesi konusuna şüpheyle baktığını söyledi. Reis, “Perakende yasası çıktıktan sonra raf bedelleri ile alakalı olan bölümlerin uygulanıp uygulanamayacağı hususunda çekincelerim var. Yıllardır çözüm bekleyen ve bir türlü çözülemeyen bu konu bizleri sıkıntıya düşürüyor. Bu konuda ulusal ve yerel marketlerin özveride bulunmasını istiyoruz” dedi. Tedarikçilerin bu konuda çok sıkıntı yaşadığını ama bu konuda ‘kan kusup kızılcık şarabı içtim’ dediklerini belirten Reis, “Tedarikçiler günümüzde maalesef çok zor şartlarda ticaret hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Marketler tarafından tedarikçilere çıkarılan faturalar sektörü zor durumda bırakıyor. Reis olarak biz bazı marketlerden istenen bu ağır bedeller nedeniyle kendi isteğimizle ayrıldık. Bu durumdan maalesef tüketiciler etkilendi. Ürünlerimizi artık o marketlerde bulamıyorlar. Raf bedelleri adı altında alınan bu ücretlere ben ‘canım sıkıldı faturası’ diyorum. Birçok tedarikçinin bu konuda canı yandı ve yanmaya devam ediyor. Yasa çıktığında mutlaka uygulanabilirliği konusunda sıkı denetimler yapılmalı” dedi.
Bu haber Market dergisinden alınmıştır.