Archive for the ‘Özel Markalı Ürünler’ Category
Perakendeciyi ‘Özel’ Yapan Markasıdır
Hem toplam cirodaki payı hem de ürün çeşitliliği artan ‘private label’ (özel markalı) ürünler, giderek büyük gelişmeler gösteriyor.
Üreticiyi reklâm, pazarlama, stok, gibi maliyetlerden ve problemlerden kurtaran, tüketici bilincine bağlı olarak gittikçe gelişen ve büyüyen ‘özel markalar’ (Private Label), perakendecilerin son yıllardaki gözdesi hâline geldi…
Dünyada ve Türkiye’de son 15 yılda hızla gelişen bu pazara tüm firmalar stratejilerini değiştirerek Private Label (Özel Markalı Ürünler) bölümlerini kuruyor. Hem toplam cirodaki payı hem de ürün çeşitliliği artan ‘private label’ (özel markalı) ürünler, giderek büyük gelişmeler gösteriyor. Türkiye’de düne kadar belli başlı marka olmuş firmalar Private Label kavramına sıcak bakmıyorlardı. Bugün ciroları etkileyecek derecede artan ‘Özel Markalı Market Ürünler’ hem üreticilere hem tüketicilere hem de perakendecilere kazandırıyor. Gelişmeler bu şekilde olumlu olunca da kıyasıya bir marka rekabeti yaşanıyor. Özel marka üretimi, firmalara da pazarda atıl kapasite sorununu ortadan kaldıran ciddi avantajlar sağlıyor.
Dünyada ve Avrupa’da Durum
Geçtiğimiz yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de özellikle ekonomik krizle beraber hızla büyüyen market markaları pazarının, markalı ürünleri bir hayli zorladığına tanık oluyoruz. Nitekim markalı ürünler yaptıkları kampanyalarla bu pazarın büyüme hızını kesmeye çalışıyorlar. Ancak ülkemizde olduğu gibi dünyada da market markalarının payı hızla büyüyor. ACNielsen’in 36 ülkede ve 80 kategoride paketli tüketim ürünlerini inceleyerek yaptığı araştırmada, tüketicilerin değer bazında toplam harcamalarının yüzde 15’ini market markalarına yaptıkları saptandı. Araştırmaya göre market markası satışlarının yüzde 95’inden fazlası Avrupa ve Kuzey Amerika’da gerçekleştiriliyor. Avrupa yüzde 22 ile en fazla payı alırken, Kuzey Amerika ise yüzde 16 ile 2. sırada yer alıyor. Market markası satışlarında en yüksek paya sahip ülke ise yüzde 38’lik oran ile İsviçre.
ACNielsen’in araştırmasında, market markalarının üretici markalardan ortalama yüzde 31 daha ucuz olduğu ortaya konuldu. Ülkeden ülkeye ve kategoriden kategoriye değişen bu oran, örneğin Polonya’da yüzde 50 iken Hong Kong’da sadece yüzde 10. Avrupa ülkeleri ise market markaları ve üretici firmaların markaları arasındaki fiyat farkının en büyük olduğu ülkeler olarak göze çarpıyor.
ACNielsen’in 36 ülkede yürüttüğü araştırmanın genelinde ürün kategorilerine baktığımızda temel gıda ürünleri, kâğıt ürünleri, plastik torbalar ve alüminyum folyo, streç film gibi kategoriler market markası satışlarında en büyük paya sahip olan ürünler olarak öne çıkıyor. Türkiye’de 13 zincir mağazanın verisinden yararlanarak oluşturulan rapora göre ise tüm kategoriler içerisinde kâğıt ürünleri yüzde 32’lik payla en yüksek market markası payına sahip kategori. 11 milyar dolarlık yiyecek kategorisinde ise, market markalı hazır yiyecekler yüzde 51, sütler yüzde 44’lük satış payına sahip. Türkiye’ye baktığımızda bu oranların daha düşük olduğunu görüyoruz. Örneğin Türkiye’de market markalı paketli sütlerin satış payı sadece yüzde 13 civarında kalıyor.
Kategori seviyesinde bakıldığında en büyük fiyat farkının yüzde 40’ın üzerinde bir oranla kişisel bakım ve sağlık ürünlerinde gerçekleştiği, öte yandan en düşük fiyat farkının ise gıda ürünlerinde olduğu görülüyor. Araştırmanın en ilginç sonuçlarından biri ise bazı market markalı ürünlerin fiyatlarının üretici markalı ürünlerle aynı veya daha pahalı olması, Bu trendin arkasında yatan en önemli sebeplerden biri, perakendeciler tarafından önceden stratejik olarak belirlenen yüksek kalitede premium markalı ürünler ve bu ürünlerin mağazanın özel bir yerinde hazırlanan özel satış noktalarında sunulması. Diğer faktörler arasında ithal kaynak kullanılması, paket büyüklüklerinde farklılıklar, üretici firmaların sık sık promosyon yaparak fiyatlarını aşağıya düşürmeleri sayılıyor.
Türkiye’de Durum
Retailing Institute ve HTP Araştırma ve Danışmanlık Şirketi tarafından bu yıl dördüncüsü çıkarılan ‘Özel Markalarda Son Trendler Raporu’nun verilerine göre 2002 yılında bir önceki yıla göre yüzde 69 büyüyerek atağa kalkan özel markaların (private label) büyüme hızı 2003’te yüzde 39’a, 2004’te ise yüzde 33.5’a geriledi. Bu genel performans içinde ürün kategorilerinin gelişiminde farklılıklar göze çarpıyor. Bir önceki dönemde en fazla büyüyen kategori gıda iken, 2004’te yerini kişisel bakım ürünlerine kaptırmış durumda. 2004 yılında kişisel bakım ürünleri nominal anlamda yüzde 45.9, reel anlamda ise yüzde 35.9 büyüdü. 2003 yılında özellikle markalı temizlik ürünlerindeki düşük fiyatlama politikası ile daralan temizlik ürünleri 2004’te ufak bir düzelme gösterdi. Özel markalı ürünlerdeki yüzde 33.5’lük büyümenin pazar payına katkısı 0.4 puan. Yani özel markaların toplam günlük tüketim ürünleri alımları içindeki payı 2003’te yüzde 2.3 iken 2004 yılında yüzde 2.7’ye yükseliyor. Kişisel bakım kategorisinin belirgin büyüme performansı özel markalı kişisel bakım ürünlerinin toplam kişisel bakım ürünleri pazarı içindeki payını yüzde 2.9’dan yüzde 3.8’e çıkardı.
Tüketicilere sorulan sorular baz alındığında özel markaların genel imajı 2003 yılı ile aynı doğrultuda gelişti. Özel markalar, fiyatının uygunluğu ile konumlanmaya devam ediyor. Diğer bütün ürün özellikleri açısından üretici markaları, tüketicilerin büyük bir bölümüne göre daha üst düzey kabul ediliyor. Geçen yıldan bu yıla özel marka algılamasında çok küçük miktarda da olsa artan tek imaj unsuru ürün çeşitliliği. En fazla puan kaybedenler ise ‘güvenilir ve sağlıklı ürün olması’ ve ‘her alındığında aynı kalitede olması’. Sektör adına üzücü bir veri ama araştırmaya göre, güven ve kalite unsurlarının tüketicilere doğru yansıtılması ve bu ürünlerin birçoğunun aslında ne kadar önem verilerek yapıldığının son kullanıcıya anlatılması özel markalar için sorun olmaya devam ediyor. Bu aşılması zor bir sorun çünkü özel markanın ruhu gereği tanıtım ve marka bağlılığı yaratacak diğer maliyet gerektiren faaliyetlerden kaçınılır. Fakat henüz yeterli tüketici bilincinin oluşmadığı ülkede bir marketin sunduğu özel markanın düşük kalitede olması, tüketiciye ‘bu markasız ürünlerin hepsi böyle’ şeklinde aksedebiliyor. Sevindirici gelişme ise tüketicilerin 2003 yılına göre özel marka kalitesinin bir zincirden diğerine değiştiğine daha fazla dikkat etmesiydi. Farklı zincirlerin özel markaları arasındaki farklılık algılaması, önceki yıla göre artarak yüzde 66.5 seviyesine ulaştı. Bu iki açıdan çok güzel bir gelişme. Birincisi üst düzeye yakın kalitede ve çok uygun fiyatlı, prestijli bir private label ürün, öylesine üretilen ve çok kötü olan başka private label’ların olumsuz etkisini daha az hissediyor. Türkiye’deki tüketiciler, Metro’dan, Bim’den, Tansaş’tan ve benzeri perakendecilerden aldıkları private label’ların belli bir kalitenin üzerinde olduğunu artık anlamaya başladılar. İkincisi de bu ayırt etme seviyesinin artması özel markaların zincir imajına katkısının arttığına işaret ediyor.
Perakendeci Boyutu
Private label sunan perakendeciler, artık sadece ‘yapmış olmak için’ ürün imal ettirmiyor. Fiyat ve kalite avantajıyla farklılık yaratan perakendeciler, private label’da başarı sağlıyor. Private label’ın cirolara sağladığı katkının yanı sıra duygusal bir bağ sağladığı da bir gerçek. İyi bir private label keşfetmenin tatmin duygusu, sadece tasarruf yapmakla sınırlı değil. Bu o marketin sizi düşündüğü, para kazanmanın yanı sıra tüketici yararına birşeyler yaptığı izlenimini yaratıyor. Private label’ların tanıtımı için reklâm yapılmıyor zaten yapılması da mantığa aykırı. Daha çok arkadaş ve akraba tavsiyeleri etkili oluyor. Bu tavsiyeleri yapanlar için tavsiye ettiği ürünün beğenilmesi de, kişinin markete bağlılığını artıran önemli bir etken.
Her geçen gün çeşit sayısını artıran perakendeciler, bakliyat, yağ, kola, reçel, kahve, çikolata, süt, gofret, yumuşatıcı, margarin, un, sucuk, çay, peçete ve deterjan grubu gibi pek çok ürün çeşidi sunuyor. Private label, o zincirin ismiyle de üretilse, değişik bir marka ismiyle de üretilse o ürünün kalitesiyle ilgili öncelikli sorumlu ürettiren perakendeci. Kendi rafına koyduğu bir peynirin son kullanma tarihi veya paketindeki bir delikle ilgili sorumluluk alır ama kalite konusunda genellikle top üreticiye atılır. Fakat kendi markasıyla bir ürünü satan perakendeci, gelecek her türlü şikâyeti kendisi üstlenecektir. Bu da private label ürünün sanıldığı gibi düşük kalite değil, prestij göstergesi olduğu için mutlaka fiyatıyla uygun oranda olabilecek en iyi kalitede olması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Sevindirici olan da Türkiye’deki ulusal yerel zincirlerin çoğunun bunun bilincinde olması ve özel markalı ürünlerin kalitesinin her gün yükselmesi.
Private Label Ürünlerinin Dünyada ve Türkiye’deki Durumu
Ürün Kategorileri | 2003 vs.2002 Büyüme (%) |
2004 vs.2003 Büyüme (%) |
2005 vs.2004 Büyüme (%) |
2006 vs.2005 Büyüme (%) |
Gıda | 47.3 | 35.2 | 58.6 | 25.0 |
Kişisel bakım ürünleri | 29.3 | 45.9 | 38.1 | 11.9 |
Temizlik ürünleri | -2.6 | 8.3 | 36.9 | -3.6 |
Diğer ürünler | 128.1 | 21.9 | 5.2 | 12.5 |
Toplam | 39.0 | 33.5 | 54.5 | 21.7 |
Eyl. 05-Ağus.06
|
Değişim
|
|
Ürünler |
%
|
(%)
|
Bakliyat |
26.7
|
-0.4
|
Kağıt Ür. |
21.3
|
2.6
|
Süt |
18.0
|
3.9
|
Yoğurt |
17.5
|
-8.1
|
Peynir |
14.4
|
0.3
|
Ticari Kanallar |
Eyl 02 – Ağu 03
(%) |
Eyl 03 – Ağu 04
(%) |
2004 vs.2003 değ.
(%) |
Eyl 04 – Ağu 05
(%) |
2005 vs.2004 değ.
(%) |
Eyl 05 – Ağu 06
(%) |
2006 vs.2005 değ.
(%) |
Hiper,zincir ve süpermarket | 34.3 | 28.8 | -16.1 | 25.5 | -11.6 | 23.2 | -8.8 |
Toptancı | 1.1 | 0.4 | -60.8 | 0.3 | -25.2 | 0.2 | -24.4 |
İndirim mağazası | 56.3 | 64.0 | 13.7 | 69.5 | 8.7 | 71.0 | 2.1 |
Diğer | 8.3 | 6.8 | -18.2 | 4.7 | -31.2 | 5.5 | 18.5 |
Discount Marketlere Örnek:Aldi
Albretch kardeşler, satmayan ürünü hemen kaldırarak, reklam yapmayıp böylece masrafları kısarak, taze ürün satmayarak ve perakende dükkânlarının boyutlarını mümkün olduğunca küçük tutarak kendi tarzlarını yarattılar. 1960 yılına gelindiğinde yaklaşık 300 dükkâna sahipken, sigaraların yerleriyle ilgili yaşadıkları bir tartışma neticesinde iki kardeş yollarını ayırdı. 1962 yılında markalarının adı “Aldi idi. 1966 yılında iki grup, finansal ve hukuksal olarak tam anlamıyla ayrıldılar. Buna karşın bazı ev markalarında veya bazı görüşmelerde tek bir girişim gibi görüldükleri durumlar da mevcut.
Aldi adı, “Albrecht Discount“ ifadesinin kısaltmasından geliyor. Almanya merkezli bu süpermarket zinciri iki ayrı gruptan oluşuyor: Aldi Nord (Kuzey Aldi) ve Aldi Süd (Güney Aldi). Birbirinden bağımsız olarak yönetilen bu iki market, birçok yönüyle birbirinden ayrılıyor.
Bu iki grubun sahibi ve yöneticisi Karl Albretch ve Theo Albrecht kardeşler şu anda emekli olsalar da halen Almanya’nın en zengin adamları unvanına sahipler.
Aldi Almanya, 35 bölgedeki, 2 bin 500 dükkânı ile Kuzey ve Doğu Almanya’da hizmet veren Aldi Nord ve 31 bölgesel şirketi ile Batı ve Güney Almanya’da bin 600 dükkâna ulaşmış Aldi Süd’den oluşuyor. Uluslararası arenaya bakıldığında da, Aldi Nord Danimarka, Fransa ve Benelux ülkeleri ile İber Yarımadası ve Polonya’da faaliyet gösterirken, Aldi Süd Amerika, İrlanda, İngiltere, Macaristan, Avustralya, Slovenya’da hizmet veriyor. (Avustralya ve Slovenya’da Hofer adı altında faaliyet gösteriyor)
Aldi, şu anda dünya çapında 8 bin 200’ü aşkın şubesini yönetiyor ve sadece İngiltere’de her hafta yeni bir şubesi açılıyor. Aldi’nin ulusal ve uluslararası arenadaki en büyük rakiplerinden birisi ise Lidl.
Aldi, düşük fiyat politikasıyla biliniyor. Sloganları, “Daha akıllıca alışveriş”. Aldi, dükkânlarında hiçbir ekstra şeye yer vermiyor. Dekorasyon, süsleme gibi kavramlardan oldukça uzak olan Aldi şubelerinde ürünler çoğu zaman raflarda bile sergilenmiyor. Karton kutulardaki ürünler, müşterilerin kolayca erişebileceği şekilde konuluyor. Kalabalık saatlerde daha çok müşterilerle ilgilenen market çalışanları, müşteri yoğunluğunun azaldığı saatlerde ise daha çok temizlik, depolama gibi işlere bakıyor. Bu ve bunun gibi tasarrufa yönelik önlemler direkt olarak müşteriye “düşük fiyat” olarak yansıyor.
Aldi daha çok yiyecek, içecek, tuvalet kâğıdı gibi ev tüketimine yönelik ve ucuz ürünleriyle tanınıyor. Çoğu ürünü kendi markalarıyla satışa sunan Aldi’de marka çeşitliliği oldukça kısıtlı. Çoğu üründe ikiden fazla marka çeşidi bulunmuyor hatta genelde sadece bir marka yer alıyor. Bununla beraber, ürünle özdeşleşmiş bazı klasik markalar bulunabiliyor, örneğin Almanya’daki şeker markası Haribo gibi. Aldi haftalık özel indirimler de yapıyor. Bu özel indirimler, standart ürünlerin yanı sıra elektronik, bilgisayar gibi daha pahalı ürünler için de geçerli oluyor.
Aldi’nin ortalama mağaza metrekaresi bin-bin 500 metrekare. Yüzde 95’e varan oranlarda öz markalı olan azami 700 ürün taşıyor. Her zaman bulunmasa da oyuncak, kıyafet, çiçek ve hediyelik eşyalar da düzenli olarak indirime giriyor. Kampanyalı, “Special buy” ürünleri oldukça sınırlı sayıda ve sadece belirli bir zaman için oluyor ( genelde bir hafta için). Geçmişte Aldi’nin yaptığı bazı bilgisayar kampanyaları Almanya’da o kadar popüler olmuştu ki, tüm ürünler birkaç saat içerisinde tükenmişti.
Aldi genel olarak kredi kartı kabul etmiyor. Almanya’daki neredeyse tüm Aldi şubeleri haftanın 6 günü akşam 8’e kadar açık. Amerika’daki Aldi şubeleri ise genellikle sabah 9 ile 10 saatleri arasında açılıyor ve akşam 8 itibarıyla kapanıyor. Bu saatler hafta içi için geçerli. Cumartesi günleri akşam 7’de kapanan Aldi Amerika dükkânları, Pazar günleri akşam 5’te kapanıyor. Aldi, Amerika ve Avrupa’nın büyük bölümü de dâhil olmak üzere birçok ülkede ücretsiz plastik torba vermiyor. Aldi, müşterilerini kendi alışveriş torbalarını getirmeleri konusunda teşvik ediyor.
Aldi marketleriyle ilgili genel algı, düşük fiyata düşük kaliteli ürünler sattıkları ve buradan alışveriş yapan insanların başka bir marketten alışveriş yapamayacak kadar az gelirleri olduğu yönünde olsa da bu durum Aldi’nin kâr oranlarını pek fazla etkilemişe benzemiyor. Bununla beraber yavaş yavaş da olsa halk, Aldi’nin uygun fiyatlı ürünlerinin aslında kalitesiz olmadığını, bu konudaki ön yargıların gereksiz olduğunu keşfetmeye başladı. Bu keşifte imaj düzeltilmesi amacıyla hazırlanan bir dizi yemek kitabının da payı var. Bu yemek kitaplarındaki tariflerde sadece Aldi’den alınmış malzemeler kullanılmış.
Aldi, İngiltere pazarında halen küçük bir oyuncu olsa da (İngiltere’deki pazar payı yüzde 3’ten daha az) İngiltere’nin en iyi üniversitelerinden yönetim kademesini için asker toplamaya devam ediyor. Deloitte’e göre Aldi, 2008 yılı itibarıyla 58 milyar dolar ciroya sahip.
Çalışan kadın hızlı tüketti
Çalışan kadının yemek yapmaya fırsatı yok. Çalışmayana göre çalışan kadın hızlı tüketime yüzde 20 daha fazla harcıyor.
Gündüzleri toplantıdan toplantıya koşan, akşam ise evde çocuklarıyla ilgilenen çalışan kadının alışveriş tercihleri de farklı. Ipsos KMG’nin araştırmasına göre kadın çalışsa da çalışmasa da ev alışverişinden sorumlu. Ancak çalışan kadın çalışmayana göre hızlı tüketime yüzde 20 daha fazla harcıyor. Evde yemek yapmaya vakit bulamayan çalışan kadının attığı bu fark son dört yılın en yüksek oranı. En önemli neden ise alışveriş sıklığının artması. Çalışan kadının tercihi markalı ürünler. Çalışanın ev tüketimi harcamalarının yüzde 67’sini markalı ürünler, yüzde 6’sını ise market markalılar oluşturuyor. Çalışan kadınların neredeyse yarısı Marmara Bölgesi’nde yaşıyor.
Market tercihini Migros’tan yana kullanarak BİM’i seçen çalışmayan kadından ayrışan çalışan kadının kişisel bakım kategorisinde yaptığı harcamalar da daha fazla. Çalışmayana kıyasla tuvalet kâğıdı, mendil gibi kâğıt ürünlerine ayırdığı harcama payı yüzde 10, saç ürünlerine yüzde 13 daha fazla iken, vücut bakımına harcanan para yüzde 38’e çıkarak daha da belirginleşiyor.
Çalışan kadının harcamalarının %67’si markalı ürünlerden. Kâğıt ürünlerine %10, Saç bakımına %13, Vücut bakımına %38 çalışmayandan daha fazla harcıyor.
1001’i buldu, her yıl 500 mağaza daha açacak
Perakende sektörünün öncü markalarından A101’in Üst Yöneticisi (CEO) Erhan Bostan, şirketin 5 yıl içindeki yatırım ve istihdam planları ile ilgili açıklamalarda bulundu. A101 olarak 2008 yılından bu yana toplam bin mağaza sayısına ulaştıklarını belirten Bostan, 1001’inci mağazalarını ise bugün Trabzon’un Maçka ilçesinde açacaklarını söyledi. Markanın üç yıl önce dünyadaki örnekleri dikkate alınarak “hard discount (yüksek indirim)” formatıyla kurulduğunu belirten CEO, kısa süre içinde ise yüksek bir başarı örneği yakaladıklarını ifade etti. Amaçlarının önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye’nin her noktasına ulaşmak olduğunu aktaran Bostan, “Bizim için en büyük pazar şüphesiz İstanbul. A101, şu an itibarıyla Türkiye’nin toplam 50 iline ulaşmış durumda. Amacımız yıl sonuna kadar bin olan mağaza sayısını bin 200’e çıkarmak. 2012 sonuna kadar ise ülkenin her noktasına ulaşmış olacağız.” dedi. Zincir olarak Türkiye’nin her yerinde mağaza açmayı esas aldıklarını belirten Bostan, yıl sonuna kadar ise öncelikli hedeflerinin Karadeniz, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine girmek olduğunu aktardı.
Türkiye’de organize perakendenin çok hızlı ilerlediğini ve sektörün önünde gidilecek daha çok uzun bir yol olduğunun altını çizen A101 CEO’su Bostan, 5 yıl içinde de 3 bin ila 3 bin 500 adet mağaza açma planları olduğunun altını çizdi. Şirket, bu hedefe ulaşmak için de her yıl 500 yeni mağazayı bünyesine katacak. Edinilen bilgiye göre şirketin 2011 sonu ciro hedefi ise 1,2 milyar TL’ye ulaşmak. Ayrıca A101, bir yılda açacağı 500 mağaza için de toplam 50 milyon dolarlık bir yatırım yapacak.
PAZARDA HERKESE EKMEK VAR
Bostan, Ülker’in Şok’u satın almasının ardından piyasada oluşabilecek endişelerle ilgili de Zaman’ın sorularını cevapladı. Ülker’in büyük bir tedarik devi olduğunu ve şirketin sektöre girerken ‘discount’ mağazaları tercih etmesinin kendilerinin başarısını ortaya koyduğunu kaydeden A101 CEO’su Bostan, sözlerine şöyle devam etti: “Pazarda herkese ekmek var. Siz hiçbir zaman tekel olamazsınız. Biz de rekabeti seviyoruz. Böyle bir satın almanın gerçekleşiyor olması bizim planlarımızı değiştirmez, işimizi yapmaya devam ediyoruz. Zaten o rakip orada vardı. Biz zaten ikinciyiz. Kendilerine ‘hoş geldin’ diyoruz. Biz seviniyoruz ki discount Türkiye’de daha moda oluyor.” Bostan, ayrıca şirket olarak da Ülker ürünleri satmaktan da son derece memnun olduklarını kaydetti. A101’e yönelik bazı fon taleplerinin de olduğu bilgisini veren Bostan, 3 yıl gibi kısa bir sürede bin barajını aştıklarından dolayı yerli ve yabancı bazı taleplerin de geldiği bilgisini verdi. Şirketin, sahiplerinden dolayı güçlü bir sermaye yapısına sahip olduğunu kaydeden Bostan, satın alma işleminin de sermayedarların ticarî kararlarıyla ilgili olduğunu belirtti. Halka açılmanın A101 için çok erken olduğunun altını çizen Erhan Bostan, belli bir noktaya geldiklerinde bunu da gündemlerine alacaklarını açıkladı. Şirket, Türkiye’deki yapılanmalarını tamamladıktan sonra ise bölge ülkelerine açılma planları yapıyor. Bostan, ayrıca Private Label denilen kendi markalı ürünlerinin payının toplam ürünlerin yüzde 30’unu oluşturduğunu aktararak, bunu da yüzde 50’ye yükseltme gayreti içinde olduklarını söyledi. Rekabet Kurumu, ‘Türkiye Hızlı Tüketim Ürünleri Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu’na göre, özel markalı ürünlerin toplam satışlar içindeki oranı İsviçre’de yüzde 54, İngiltere’de yüzde 47, İngiltere’de yüzde 47, İspanya’da yüzde 40, Avusturya’da yüzde 31, İtalya’da yüzde 13 iken Türkiye’de sadece yüzde 8 düzeyinde bulunuyor.
RAKAMLARLA A101
Mağaza sayısı 1001
2011 yıl sonu hedefi 1200
2015 yıl sonu hedefi 3000
Çalışan sayısı 5250
2011 istihdam hedefi 6250
2011 ciro hedefi 1,2 milyar TL
Faaliyet gösterdiği il sayısı 50
Hedef 81 il
Tesco Kipa Uluslararası Kurumsal İlişkiler Direktörü Ellen Gladders
Tesco Kipa, 22 ilde 47’si hipermarket, 76’sı ekspres olmak üzere toplam 123 mağazası, 270 bin metrekare net satış alanı ve 8 binden fazla çalışanıyla Türkiye’nin önde gelen perakendeci kuruluşlarından biri. Çevre duyarlılığı bilincinde öncü olan kuruluş, topluma değer katan sosyal sorumluluk projelerinde de liderliğini sürdürüyor. Farklı büyüklüklerdeki mağazalarla, müşterilerine doğru seçenek ve rahatlık karışımını sunabildiklerini söyleyen Tesco Kipa Uluslararası Kurumsal İlişkiler Direktörü Ellen Gladders, Türkiye’de yatırım yapmaya devam edeceklerini belirtti.
Son yıllarda küçük ‘Express’ ve daha fazla ürün çeşidinin bulunabildiği ‘Hipermarket’ formatını geliştirdiniz. Bu bağlamda geçtiğimiz yıl Balçova mağazasını Türkiye’nin ilk ‘Extra’ formatlı mağazasına dönüştürdünüz, Şubat ayında ise ilk kez İstanbul Beylikdüzü’nde ‘Süpermarket’ formatında bir mağaza açtınız. Dilerseniz öncelikle bu dönüşümden, ‘mağaza içinde mağaza’ formatından bahsedelim? Bu tür dönüşümlere neden ihtiyaç duyuldu ve bugün gelinen noktada sağlanan faydalar neler?
Tesco Kipa olarak müşterilerimize en iyi fiyatı, seçenekleri, rahatlığı ve hizmeti sağlamayı amaç edindik. Bu amaç doğrultusunda, Extra mağazalarımızdan Express mağazalarımıza kadar birçok farklı format geliştirdik. Farklı büyüklüklerdeki bu mağazalarla, müşterilerimize doğru seçenek ve rahatlık karışımını sunabiliyoruz. Kipa olarak Balçova mağazasını yeni ürünler ve departmanlarla tam kapsamlı bir hipermarket olarak hizmete sunduk. Tesco Kipa’nın temel ilkesi “Müşteriler için kimse bizden daha çok çalışamaz” anlayışıdır. Yeni Balçova mağazası genişletilmiş ürün gamı ile alışverişi daha kolay ve eğlenceli kılan bir mağaza ortamı sunuyor. İşte biz de Kipa’dan beklenen bu yüksek hizmet kalitesiyle müşterilerimizin alışveriş deneyimini artırma sözümüzü yerine getirmiş oluyoruz. Gıda ürünlerimizi ve diğer ürünleri dikkate aldığımızda toplam 35 bin ürünü tek çatı altında topladığımızı görüyoruz. Bu bağlamda Kipa telefon dükkanı, fotoğraf dükkanı ve optik reyonu olmak üzere yeni departmanlarla “mağaza içinde mağaza havası” yarattık. Ayrıca müşterilerimiz için harika bir alışveriş deneyimi sağlamak üzere, uzmanlık gerektiren bu reyonlara en güncel teknolojilerde eğitim görmüş olan personelimizi getirdik. Bu reyonlar, işaret levhaları aracılığıyla kolaylıkla bulunuyor. Böylece bebek eşyaları, evcil hayvan bakım ürünleri ve oyuncaklar gibi seçeneklerde Kipa’dan beklediğiniz ürün çeşitliliğini çok uygun fiyatlarla sunuyoruz. Tekstil departmanının büyüklüğünün iki katına çıkarılarak özenle yeniden tasarlanmasıyla, Kipa, müşterilerine markaların kendi mağazalarını aratmayan yepyeni bir alışveriş deneyimi sunuyor. Genişletilen elektronik departmanı, çok çeşitli yeni ürünler sunuyor. Kipa Tech ekibimizde, müşterilerin ihtiyaçlarına uygun ürünleri seçmesine yardımcı olmak için tavsiye ve bilgi veren çok iyi eğitim almış çalışanlar bulunuyor. Kipa Tech ekibine ek olarak müşterilerimize satın aldıkları ürünler hakkında yardımcı olmak üzere bir Teknik Yardım Hattı da hizmete açtık. Kipa olarak balık, unlu mamuller, üretim ve et reyonlarında yaklaşık 500 yeni ürünü raflarımıza ekleyerek gıda ürünleri alanında da pek çok iyileştirme yaptık. Raflarımızda en kaliteli ürünleri bulundurmamız, ulusal tedarikçilerle kurduğumuz güçlü ortaklıklar, dağıtım sistemimizdeki yenilikler ve kapsamlı personel eğitimi ile hizmetimizi bir üst seviyeye taşıdık.
İlk mağazanızı 1994 yılında Bornova’da açtınız, 2003 yılında Tesco ile kurulan ortaklık sonrasında mağazalarınızı diğer illerde de yaygınlaştırmaya başladınız; Türkiye’de Ege dışında Marmara ve İç Anadolu Bölgesi’nde yatırımlar yaptınız. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da da büyümeyi planlıyor musunuz?
Tesco Kipa olarak organik büyümenin önemine inanan bir şirketiz. Türkiye’nin pek çok bölgesinde büyüme fırsatlarını değerlendiriyoruz.
Mağaza açacak verimli yer bulma konusunda sıkıntı yaşıyor musunuz? Yatırım stratejileriniz ne yönde? Satın alma yapmayı düşünüyor musunuz?
Mağazalarımız için en uygun konumları belirlemek üzere araştırma yapan bir departmanımız var. Sürekli olarak yeni fırsatlar arıyoruz ve doğru fırsatı bulduğumuz anda satın alma yapacağız.
Tesco Kipa’nın gelecek planları arasında yeni pazarlara yönelmek ve dünya genelindeki fırsatları değerlendirmek de var mı?
Tesco Kipa, dünyanın 3’üncü en büyük perakendecisi olan Tesco plc bünyesinde bulunuyor. Tesco, aralarında İngiltere, ABD ve Güney Kore’nin de bulunduğu 14 pazarda yer alıyor. Mağazalarında satış yapmak üzere satın alma merkezleri aracılığıyla dünyanın dört bir yanından en iyi ürünleri satın alıyor. İstanbul satın alma merkezi, yaklaşık 300 milyon TL’lik Türk malı satın alıyor. Tesco Kipa olarak Türk üreticisinin dünyaya açılmasını da destekliyor ve bununla gurur duyuyoruz. 2010 yılında düzenlenen Türk Haftası vesilesiyle Tesco Kipa Türk tedarikçilerin ürünlerini Türkiye dışındaki tüketicilerle buluşturmada önemli rol oynadı. Bu kapsamda Avrupa’da beğeniyle karşılanan Türk ürünlerinden kuru incir en çok Slovakya’da, kuru üzüm Çek Cumhuriyeti’nde, helva ise Polonya’da ilgi gördü. Tesco Kipa’nın desteğiyle tedarikçiler bir yılda Polonya’ya 200 tondan fazla kültür balığı (çipura, levrek ve alabalık) ihraç etti. İngiltere de dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinden Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’ya ise yılda 750 ton balık ihraç edilmesi hedefleniyor.
Her yıl 13 milyon TL’lik enerji tasarrufu
Enerji tasarrufu konusunda yoğun çalışmalarınız var. Türkiye genelinde kaç mağazada enerji tasarrufu teknolojiler kullanıldı? Bu mağazalar ve kullanılan teknolojiler hakkında bilgi verebilir misiniz? Yapılan enerji tasarrufunu rakamlarla telaffuz edebilir miyiz?
Mağazalarımızda enerji tasarruflu ışıklandırma ve malzemeler kullanıyoruz. Doğalgazdan elektrik üreterek ısıtma ve soğutma amaçlı kullanma olanağı sağlayan CCHP teknolojisini kullanan ilk perakende şirketiyiz. Bu teknoloji elektrik tüketimini yüzde 10, karbon emisyonunu yüzde 15 oranında azaltıyor. Doğal güneş ışığı panellerinin kullanıldığı 22 mağazamız bulunuyor ve sayılarını artırmayı planlıyoruz. 2006 yılından beri devam ettirmekte olduğumuz enerji tasarrufu çalışmaları, her yıl elektrik harcamamızdan 13 milyon TL’lik bir tasarruf sağlıyor.
Personelinizi enerji tasarrufu konusunda nasıl eğitiyorsunuz?
Mağaza teknisyenlerimiz, mağazada enerji tasarrufunun ne şekilde sağlanacağı konusunda eğitim alıyor. Kullanılmadığı zamanlarda buzdolabı kapılarının kapatılması gibi ufacık şeylerin bile nasıl büyük bir fark yarattığını anlamalarını sağlıyoruz. Mağazalar, ne kadar enerji tükettiklerini ölçüyor. Performansları hakkında kendilerine raporlar sunuluyor ve böylece enerji kullanımını ne şekilde kontrol edebilecekleri ve azaltabilecekleri de bu raporlarda kendilerine gösteriliyor. Personelimizden bakım sorunlarını mümkün olduğunca erken bildirmelerini ve böylece hemen düzeltilmesini sağlamalarını istiyoruz. Ayrıca, personel gazetesinde düzenli olarak bu konuda yazılar yayınlanıyor.
Aslında Kipa’nın çalışan eğitimi konusunda da oldukça hassas olduğunu biliyoruz. 2007 yılından bu yana açılan ‘Usta Okulu’ programlarından ve verilen eğitimler konusunda bizleri bilgilendirebilir misiniz?
Usta Okulu, ustalık gerektiren mesleklerde çalışmaya istekli, yetenekli olan ve programa katılım şartlarına uyan tüm çalışanlarımıza açık bir program. Bu programla çalışanlarımıza Taze Gıda departmanlarında ustalık gerektiren görevlere hazırlanmaları için bir gelişim fırsatı yaratıyoruz ve geleceğe daha güvenli bakabilmelerine katkıda bulunacak bir meslek edinmelerini sağlıyoruz. Programda mağazalarımızda taze gıda ürünlerinde aynı standartlarda üretim olmasını sağlamaya yönelik eğitimler veriliyor. Adaylarımız toplamda 6 ay eğitim alıyor ve eğitimleri 3 ana bölümden oluşuyor. Toplam 6 aylık eğitim süresini 2 haftalık temel eğitim, 5 hafta süren uzmanlık eğitimi ve 19 hafta süren işbaşı eğitimi oluşturuyor. Eğitimleri boyunca her 1 aday için adayın eğitim aldığı mağazadaki 1 ustamız eğitimci olarak belirleniyor. Bu usta eğitimci, eğitimi boyunca adayın gelişiminden sorumlu oluyor. Yani aslında programın başından sonuna kadar usta-çırak ilişkisi içerisinde çalışıyorlar.
Dilerseniz sosyal sorumluluk çalışmalarınızdan da bahsedelim. Tesco Kipa, perakende kuruluşları arasında çevre duyarlılığı bilincinde ve sosyal sorumluluk projelerinde öncü konumunda…
Karbon emisyonunu yarı yarıya azalttığı için hybrid araçlar kullanmaya başlayan Çiğli Kipa mağazasında 3G Kojenerasyon enerji uygulaması, güneş enerjisi ve günışığı kullanımı ile hipermarket ve alışveriş merkezleri için Türkiye’de ilk defa çağdaş enerji tasarrufu sağlama sistemi geliştiren ve son iki yıldır Küresel Isınma Kurultayı’nı düzenleyen Tesco Kipa’nın, çevre konusunu eğitimle bütünleştiren çok sayıda projesi bulunuyor. Tesco Kipa’nın Unilever, TOÇEV ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğinde gerçekleştirdiği “Yarının İzleri” projesi, çocuklara çevre bilinci aşılamayı amaçlıyor. Ayrıca, Tesco Kipa çalışanları gönüllü olarak “Kipa Haydi El Ver” projesini yürütüyor; bu proje protokolü Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü’nün özel bir şirket ile Bakanlık düzeyinde yaptığı ilk protokol olma özelliğini taşıyor. Tesco Kipa olarak biz mağazalarımızda enerji tasarruflu ışıklandırma ve malzemeler kullanıyoruz. Çalışanlarımız tüm çalışmalarında günlük enerji tüketimimizi azaltmamızı sağlıyorlar. Ayrıca, Türkiye’de doğalgazdan elektrik üreterek, çıkan ısıyı ısıtma ve soğutma amaçlı kullanma olanağı sağlayan CCHP teknolojisini kullanan ilk perakende şirketiyiz. Bu teknoloji, elektrik tüketimini yüzde 10, karbon emisyonunu yüzde 15 oranında azaltıyor. Doğal gün ışığı ve güneş panellerinin kullanıldığı 22 mağaza inşa ettik. Sayılarını artıracağımız bu çevre dostu mağazalar, enerji tasarruflu teknolojileriyle, geleceğin mağaza anlayışını günümüze taşıyor. Çevreye verdiği zararı 3 bin kat azaltan eksiksiz karbondioksitli soğutma sistemini mağazalarında uygulayan ilk Türk perakende şirketi olacağız.
Özel markalı ürünlerde yenilik
Kipa markalı ürünler yelpazesinde neler bulunuyor? Bu ürünlerin cironuzdaki payı nedir?
Tesco Kipa özel markalı ürünleri, müşterileri aynı kalitedeki diğer lider markalı ürünleri daha uygun fiyatlarla sunarak bir ürün seçeneği sağlıyor. Aylık rutin yaptığımız grup müşteri görüşmelerinde, sıklıkla aldığımız pozitif geribildirimler özellikle Kipa ıslak havlu, tavuk, pastörize süt ve toz çamaşır deterjanı gibi ürünlerde yoğunlaştığını gözlüyoruz. Sadece 15 günlük promosyon döneminde 1 milyon adet Kipa ıslak havlu satışının gerçekleşmesi, aldığımız bu geribildirimleri pekiştirir nitelikte. Son yıllarda giderek artan private label ürün tüketimi, müşterilerin ürün algısında değişiklik olduğunu gösteriyor. Bir müşteri, kalitesini ve fiyatını beğendiği bir ürünü deneyip memnun kaldığında, bu ürünü tekrar satın alıyor ve aynı zamanda diğer ürünleri de deniyor. Tüm Kipa ürünleri, müşterilerin güven içerisinde satın almasını sağlayacak şekilde kapsamlı ve katı gıda güvenliği ve kalitesi standartlarına tabi tutuluyor. Bu yıl, rakiplerimizde bulunmayan bir özel markalı ürün getirdik. Taze sıkılmış meyve suyu keyfini yaşamak isteyen müşterilerimiz için, ekonomik fiyatlarla Kipa Taze Meyve Suları’nı satışa sunduk. Ürün, tamamen meyve içeriğine, saf ve doğal bir tada sahip olarak müşterileri kendisine çekecek. Amacımız, tedarikçilerimizle çalışmak, müşterilerimiz için en iyi hizmeti sunmak ve ömür boyu sadakatlerini kazanmak.
F&F, Cherokee ve On the Road gibi Tesco’ya özel uluslararası markalardan da bahsedebilir misiniz? Müşterilerinizin bu ürünlere ilgisi ne düzeyde?
F&F son derece uygun fiyat politikası ve geniş ürün yelpazesiyle müşterilerimizden oldukça rağbet görüyor ve tüm dünyada çok tercih edilen bir tekstil markası. F&F bünyesinde soyunma odaları barındırıyor ve müşterilere en fazla rahatlığı sağlamak üzere bazı mağazalarda kendi kontrol noktaları bulunuyor.
Kipa ClubCard uygulamasından da bahsedelim dilerseniz? Şu anda hangi mağazalarınızda, kaç müşteri tarafından kullanılabiliyor bu kartlar? Türkiye genelindeki tüm mağazalarınızda da uygulanmaya başlayacak mı?
ClubCard, müşteriler açısından son derece başarışı bir uygulama oldu. ClubCard programına ilk 15 günde 250 binden fazla kişi üye oldu.
Kipa olarak İzmir bölgesini tedarik zincirinizin tüm halkalarında desteklediğinizi biliyoruz. Yerel tedarikçilerle olan ilişkiniz ne düzeyde?
Ege bölgesindeki pek çok tedarikçi ile iyi ve uzun süreli ilişkilere sahibiz. Örneğin, turunçgiller, levrek ve çipura balığının büyük bir kısmını Ege bölgesinden sağlıyoruz.
Yılsonuna kadar kaç mağazaya ulaşmayı planlıyorsunuz? Hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
Net bir rakam verememekle birlikte, Türkiye’de yatırım yapmaya devam edeceğimizi belirtmek isteriz…
Bu röportaj Market dergisinden alınmıştır.
İndirim marketleri gözde oldu
Ekonomik krizden beklenen düzeyden daha fazla etkilenen gıda sektöründe tüketici davranışlarında değişiklikler yeni trendleri belirledi. Ucuzluk marketleri ve özel markalı ürünler pazarın devlerinin karşısında giderek güçlenirken sektörün büyüme umutları da yılın son iki çeyreğine ertelendi.
Alışveriş sepetleri artık sadece ihtiyaç neyse onunla doluyor, alışveriş tapınağı olarak görülen büyük merkezlerin içindeki marketler yerini mahalledeki en yakın markete ya da bakkala bırakıyor. Bugüne kadar varlığından bile haberdar olmayan yeni müdavimler semt pazarlarında file dolduruyor. Rekabette sınır tanımayan güçlü markalar “private label” (özel marka) gibi yeni rakiplerle karşı karşıya geliyor. Tüketicinin yeni eğilimini fark eden gıda firmaları ise daha küçük paket, daha çok promosyon ve eğer yatırım yapacak gücü varsa inovatif ürünlere yöneliyor.
Küresel finans krizi birçok sektörde olduğu gibi gıda sektöründe de bilinen tüm gerçekleri yerle bir edip, kriz gerçeğinin yeni kurallarını dayatıyor. Sektörde ezberleri bozan ilk gerçek ise “Her şeyden kısılır ama boğazdan kısılmaz” gerçeği oldu. Otomotiv, tekstil, mobilya ya da gayrimenkul gibi sektörlere göre krizlere çok daha fazla dayanıklı olması beklenen gıda sektörü, avantajlarına rağmen krizden beklenenden daha fazla etkilendi. Son yıllarda satın alma gücünün yükselmesi ve sağlıklı beslenme trendi ile birlikte büyüme rakamlarını yüzde 10’a kadar çıkaran gıda sektörü 2009’da büyüme beklentisini aşağılara çekti. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu’nun (TGDF), açıkladığı Türkiye Gıda ve İçecek Sektörü 2008 Envanteri bu durumu açıkça orta koyuyor.
Krizin etkilerinin görülmeye başlandığı 2008’de yüzde 4,1 büyüyen sektör, 2009’un 1. ve 2. çeyreğinde durağanlığın devam etmesini beklediği için umudunu yılın 3. ve 4. çeyreğine bağladı. Son bir yılda kapanan firma sayısı ise 1184 oldu. Çoğunluğunu küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) oluşturduğu sektörün kapasite kullanım oranı ise yüzde 68’lere kadar geriledi. TGDF Başkanı Şemsi Kopuz’a göre ise 2008 yılı cari fiyatlardaki büyüme performansının yüksek olmasının kimseyi yanıltmaması gerekiyor. Kopuz, “Söz konusu büyümenin nedeni geçtiğimiz yıl kuraklığın da etkisiyle hammadde fiyatlarının yüksek olmasıdır. Sektörde hacimsel bir büyüme var ancak bu oran olarak aynı değeri karşılamıyor” diyor.
Artık öncelik ihtiyacı almak
Krizin gıda sektörü üzerindeki en çarpıcı değişimi tüketici eğilimlerinde ortaya çıktı. Eskiden haftalık ya da aylık olarak yapılan büyük hacimli alışverişler yerini günlük ve acil ihtiyacı karşılayacak satın almalara bıraktı. “Artık insanımız eskisi gibi haftalık, aylık alışveriş yapmıyor. Neye ihtiyacı varsa onu satın alıyor. Ayrıca firma ve marketlerin artık sıklıkla başvurduğu promosyonlu ürünleri ve günleri takip ediyor” diyen Şemsi Kopuz, bu eğilimin aynı zamanda satış kanallarında da farklılaşmaya neden olduğunu söylüyor. Bu farklılaşma ise tükecinin ille de büyük marketlere gitme eğiliminin tersine mahalledeki en yakın ve en uygun fiyatlı market ya da bakkalın tercih edilmesi olarak ortaya çıkıyor.
Discount marketler revaçta
Şemsi Kopuz’un dikkat çektiği bir nokta daha var ki bu eğilim krizin en belirgin trend’inin nedenini açıklıyor. Kopuz’a göre 2001 krizinde tüketici daha çok ucuz ve açık ürünlere yönelirken bu kez uygun fiyatlı ancak paketli ürünlerin satıldığı marketlere yani discount marketlere yöneliyor.
Türkiye’de artık tüm satış kanallarının discount (indirim marketleri) olduğunu, açık pazarların toplam ciro içindeki payının yüzde 7-8’lere kadar gerilediğini söyleyen Şemsi Kopuz, “Bu, krizde beklenen bir etkiydi. Kriz süreciyle birlikte gerçek discount markette yapılan bir fiyat promosyonun çok daha benzerini, zaman zaman daha düşüğünü, discout olmayan marketlerde de görebiliyoruz” diyor. Sepetini ucuza doldurmak isteyen tüketiciler ise bunu fırsata çevirmek isteyen yatırımcıları hareket geçirdi. Ucuzluk marketleri alanında isim yapan BİM, DiaSa ve Şok’tan sonra Barem, Halkmar, Onur Marketleri, A101 de discount mağazacılıkta atağa geçti.
Yeni trend özel markalı ürünler
Krizin gıda sektörü üzerindeki en belirgin trendi, “private label” markalara ilgi olarak ortaya çıktı. Mümkün olduğunca uygun fiyatlı olsun ancak paketli ve markalı olsun diye düşünen tüketici çareyi özel markalı (private label) markalarda buldu. Tüketicinin ilgisini gören marketler raflarında bu ürünlere daha çok yer vermeye başlarken, bu tür markalar satışlarını yüzde 10’lara kadar artırdı. 2008’de yüzde 35 büyüme ile 1 milyar dolarlık pazara kavuşan sektör, 2009’da büyüme oranına en az 10 puan daha eklemek istiyor. Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası Başkanı Nejdet Buzbaş, private label markalara yönelimin krizin tüketici eğilimini ortaya koyan en çarpıcı örnek olduğunu belirtiyor. Tüketicinin bugüne kadar tercih ettiği gıda markalarını, satın alma gücünün azalması ya da işsizlik gibi etkenlerden dolayı kolayca terk ettiğini ve daha ucuz markalı ürünlere yöneldiğini ifade eden Buzbaş, “Kriz tüketicide yeni trendler oluşturdu. Private Label de bunlardan en çok öne çıkanlardan biri. Kriz süreci biraz daha uzarsa daha ucuzunu alma sektörün yeni ezberi haline gelecek” diye konuştu.
Yatırım hızı yavaşladı ama durmadı
Gıda sektörünün kriz sürecinde en büyük sıkıntısının likidite olduğunu belirten Nejdet Buzbaş, finansal açıdan sıkıntıya düşen firmaların yatırımlarına kriz molası verdiğini söylüyor. Özellikle birkaç yıl önce popüler hale gelen fonksiyonel ürünler gibi alanlarda yatırımların askıya alındığını söyleyen Buzbaş, “Birçok firmanın kafasında projeler olduğunu biliyoruz ancak bunları beklemeye aldılar. Gücüne güvenen bazı firmalar ise inovatif ürünlere yatırım yaparak farklılık yaratmanın peşinde” diye konuştu. Krizin asıl olarak küçük firmaları vurduğunu söyleyen Buzbaş, “En büyük endişemiz bu tip firmaların kayıtdışına kayması. Ne yazık ki böyle bir eğilim de söz konusu” dedi. Öte yandan krizle birlikte farklı kampanyalar ön plana çıkmaya başladı. Firmalar artık fiyat odaklı promosyonların yanı sıra hediyelerle tüketicinin ilgisini çekmeye çalışıyor. Su markası Dağdelen, yeni abonelerine damacana taşıma sehpası verirken Hayat Su ise düzenlediği çekilişle abonelerine araba, laptop ve su sebili hediye ediyor.